- Bursa'daki fabrikaya rağmen, yollardaki 10 binlerce TOGG’un burada üretildiğine,
- Kalorifer peteğinin! Uçağa dönüşmesinin her bir adımı paylaşıldığı halde, havada uçanı bizim yaptığımıza,
- Kendi Tersanelerimizde imal edilip suya indirildiği halde, denizde süzülen geminin yerli olduğuna,
- Dev üretim tesisine rağmen, mutfakta yaktığı doğal gazı bizim çıkarttığımıza...
İnanmayan milyonlarca insanla bir arada yaşadığımız, artık kimseye sır değil.
Bu konuların; herkesi inandıracak şekilde anlatılamamış olması da belki bir kusur olarak Hükümete yüklenebilir. (Gerçi gözüyle görüp eliyle tutabildiği şeyi bile inkâr eden kafalar nasıl ikna edilebilir, o da ayrı mesele)
Hadi bir de şüpheciliğin her zaman kötü olmadığını ve insanı diri tuttuğunu da söyleyip, müspet düşünmeye çalışalım.
Peki, tüm bu yolda gidene, havada uçana, suda yüzene, ocakta yanana... inanmayan milyonlar, nelere inandılar dersiniz?
Bunlar her zaman böyle şüpheciler mi ve her zaman böyle delil ve ispat mı istiyorlar?
Nelere inandılar ve inanıyorlar biliyor musunuz?
- "10 milyon işsiz var. Her muhtara bir Özel Kalem Müdürü atanırsa bir tane işsiz kalmaz" diyene inandılar.
- Kaynağı nereden bulacaksınız diye soranlara, "Benim adım Kemal, ben bulurum" diyene inandılar.
- "Gittim İngiltere'ye, uyuşturucu baronlarından, 300 milyar dolar temiz para getirdim" diyeni alkışladılar.
- "Avrupa ülkelerinin bize uyguladığı tüm vizeleri üç ay içinde kaldıracağım" diyene inanıp destek verdiler…
Evet ya!
Meydanda sergilenen Altay Tankı ile Gökbey Helikopterine inanmıyor ama bir hayalden ibaret onlarca vaade inanıyor ve alkışlıyorlar.
Hatta o da bir şey mi?
Adamlar; CHP’ye vurulan mührün mürekkebinin, sandığın içinde hareket edip, AK Parti’nin pusulasının altına yerleşeceğine bile inandılar.
TV’den seçmenlerine bu konuda uyarı üstüne uyarı, ikaz üstüne ikaz bile yaptılar.
Şimdi de elin otelinde, karartılmış kameraların altında, izbe odalarda, meçhul kişilerle, karanlık görüşmeleri mutat halinde getiren adamın; bu toplantıları, İstanbul’un hayrına işler için yaptığına inanıyorlar…
Gülmeyin gülmeyin!...
Başınıza, başımıza gelir.
Biliyorsunuz, insan kınadığı başına gelmeden ölmez.
Belki acıyabiliriz.
Hem hallerine, hem de ülkemizin istikbal ve istiklaline...