Çiçekler içinde, mâsumiyet kundağına sarılı, mazlum, kahraman ve Şeker bir katil, Kadir Şeker.
Cebinde taşıdığı yirmi beş santimlik bıçağı, tek darbe ile kurbanının kalbine, 90 derecelik açıyla saplayabilecek kadar gözü kara, bıçağı çektikten sonra ayaklarının altında can çekişen ufak tefek bir adamcağızı dakikalarca tekmeleyecek kadar da kararlı bir rôl model!
Ama üzülme şeker! yalnız değilsin bak! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12.5 yılı yüksek bularak kararın bozulmasını istedi. Kıvanç sana, gönenç sana Ey Şeker Katil! Göz yaşların dinsin. Yetişti bak çünkü kim Al sana Hürriyet’in cıvıl cıvıl haber dili, al sana bir buket Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı savı.
Şeker katilin katlettiği Özgür Duran, o meşhur "Tutunamayanlardan". Hani tutunmaya çalışan ama her tuttuğu elinde kalanlardan. Hiçbir işte dikiş tutturamayan, sokaklarda ellerini boş ceplerine sokup gezen, hırçın, sessiz, üzgün mağluplardan...
Ama kimsenin olmasa bile her zaman kardeşinin kahramanı ve hâmisi olan, bitirim görünümlü ağabeylerden.
Köşeye sıkışmış bir kedinin hayatta kalmak için tüylerini kabartması gibidir bu bitirim görünümler. Ben de varım, var kalmak istiyorum demenin belki en acıklı hâlidir.
Niyazi Remzi Duran maktül Özgür'ün kardeşi. Ağabeyi öldürüldüğünde henüz on yedi yaşındaymış.
Kardeşinin iyi bir futbolcu olmasını istiyormuş abisi. Bunun için uğraşmış, kardeşini yüreklendirmiş.
Niyazi Remzi Duran, ağabeyinin yönlendirmesiyle seçmelerine katıldığı bir takımda futbol oynamaya başlamış ve U14 Türkiye şampiyonu oldukları turnuvanın en değerli oyuncusu seçilmiş.
Spor lisesine kayıt yaptırmış ve eğitimini orada sürdürmeye başlamış.
Boynu bükük ama başı dik ağabey Özgür Duran, vicdansız bir câni tarafından acımasızca öldürüldüğünde, kardeşiyle ilgili umutla doldurduğu gelecek hayalleri de vurulmuş aslında.
Koca bir ülke genç ve mazlum bir adamın cesedi üzerinde, evlat acısıyla kavrulan bir anne babanın kalbi üzerinde ve gencecik bir kardeşin yaralı ruhu üzerinde; kuduz bir sırtlan sürüsü gibi çığlık çığlığa tepindi.
Bu kadar zulüm yetmemiş gibi; U14’ün en değerli oyuncusu Niyazi Remzi Duran`ı, medyanın çirkef etkisiyle hem takımından hem de okuduğu liseden attılar.
Linçin en sefil, en ebleh, en maymunsu, en yılışık hâline mâruz bırakıldı. O liseden, o il milli eğitim müdürlüğünden, o kulüpten, kimse hesap soracak mı sanıyorsunuz
Ağabeyinin tabutuna bile sövgüler savuran kalabalıklar karşısında yaşadığı travmayı, mahkeme salonunda mâruz kaldıkları azarlama ve aşağılanmaları, gözyaşları içinde anlattığı bir video paylaşımı vardı Niyazinin.
'' Beni anlamanız, beni duymanız için ölmemi mi bekliyorsunuz'' diyordu. '' Şimdi bana inanmıyorsunuz ama ileride göreceksiniz bunlar katil Kadir Şeker’i serbest bırakacaklar'' diyordu.
'' Ağabeyim ayaklarının altında can çekişirken onu tekmeleyen Kadir Şeker, arkasını dönüp gitmek yerine, tişörtüyle kanı durdurmaya çalışan o Suriyeli gencin yarısı kadar çırpınsa onu bağışlayabilir, cinayetin bir anlık öfke ile olduğuna inanabilirdim'' diyordu.
Ama o teyzesine gidip cinayeti işlediği bıçağını yıkarken “bir adamı bıçakladım, sanırım öldü biraz ortalıkta görünmeyeyim” demeyi seçti. Üstelik bu sözlerini paylaşan ve ihbar eden de öz teyzesi ve kuzeni…
Evet bildin kardeş Remzi! Katili serbest bırakacaklar. Zirâ Lilith’in sürtükleri ve tüm feminazi yapılanmaları böyle istiyor. Kadının dokunulmazlığını ve üstünlük algısını pekiştirecek biçimde erkek öldürmek artık kutsal bir eylem olmalıdır. Kocasını, babasını, sevgilisini öldüren her kadın mâsum ve mağdurdur. Mağdurdur zirâ ölmeyi fazlasıyla hak etmiş pislik bir erkek yüzünden boşu boşuna hapis yatmaktadır.
Bu kararı alkışlayanların kendileri, oğulları veya damatları, eşleri, kızları, anneleriyle tartışırken ya da başka bir kadınla münakaşa ederken Kadir Şeker gibi bir psikopat tarafından hunharca delik deşik edilirse fâil için 12 yıl hapis cezasını yine çok bulacaklar mı bilmiyorum.
( Süleyman TÜCCAR- Yeni söz )