Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

Anneler sevgi, saygı ve vefaya her zaman layıktırlar.

Baba ile Annenin en yüksek derecede sevgi ve muhabbetle kaynaştıkları anda, Yaratan Allah'ın takdiri ve kudreti ile anne rahminde bir can tecelli eder. O andan itibaren özellikle annenin beden ve ruh iklimi o can üzerine odaklanır. Babanın da merhamet ve koruma hissi bu manada sürekli teyakkuzdadır.

Annenin hamilelik dönemi yaşantıları hem çok mutluluk verici, hem de meşakkatli ve dikkat isteyen bir vetiredir.

Annenin doğum anı da aynı şekilde, çok daha mutlu bir an ve aynı zamanda sıkıntılı ve yorucudur.

Anne, hayatının en şiddetli mutluluğunu, doğurduğu bebeğin sesini duyduğunda, onu hemen kollarına aldığında ve hiç vakit kaybetmeden onu emzirdiğinde yaşar. Bu Allah'ın bahşettiği o kadar kuvvetli bir bağlılık hissidir ki, gerektiğinde bebeği için kendini feda bile edebilir.

Bebek ilk bakımı yapılıp ta kundaklandığında etrafına, dünyada eşi benzeri olmayan, miskten daha da güzel ve hoş bir koku yayar. Ben bu kokuyu haddim olmayarak, 'Cennet kokusu bu mu aceba ' diye değerlendiririm.

Annenin, bir bebeğin bakımına, beslenmesine, büyümesine verdiği emek, emeklerin en yücesidir.

Annelik hissi ve bu mesuliyet duygusu ne zaman biter diye sorulsa, hepimiz biliriz ki, ömür boyu sürer ve hiç eksilmez; tabii ki babalık hissi de öyle.

Annelerimiz, bebekken veya çocukken gece gündüz her ağladığımızda uyku ve dinlenmeyi unutup da bizi rahatlatmaya çalışır da; kendimiz anne veya baba olmuş olmamıza rağmen üzülsek veya ağlasak bizimle ilgilenip, üzüntümüzü paylaşmaya, bizi rahatlatmaya çalışmaz mı

Annelerimiz, biz küçükken soğuk havada dışarı çıkarken, üşüyüp hasta olmamızı istemez ve sırtını giy, şapkanı tak gibi sözler söyler de; büyüdüğümüzde ve hatta orta yaşlarda olduğumuzda dahi, aynı durum mevzu bahisken, aynı ikazları yapmaz mı

Annesi sağ olan dünyanın bütün çocuklarına ve gençlerine;

'Sizden ayrı kalmak mecburiyetinde olup da, sizin hasretinize dayanamayıp en çok ağlayacak olan insan kimdir ' sorusunu;

'Siz hasta yatıyor olsanız, sizin başınızda en uzun süre kalmak, sizinle en çok ilgilenmek isteyecek olan kimdir ' veya;

'Siz sevinçli, sağlıklı, huzurlu ve başarılı olduğunuzda, sevenleriniz arasında en çok mutlu olacak olan insan kimdir ' sorularını sorduğumuzda; eminim ki alacağımız yegane cevap:

'Annem!' olacaktır.

Annelerimizle ilgili hatıralarımız, en güzel ve en çok hoşumuza giden hatıralarımızdandır. Bunları gözümüzün önüne getirip şöyle bir sahneleyip, daha çok onların bizim için fedakarlıklarını ön plana çıkararak ve kurabildiğimiz kadar empati kurarak tahlil ettiğimizde, onların kıymetini daha da iyi anlarız diye düşünüyorum.

Annelerimiz bizim çocukluğumuzda, meşakkatli bir hayat yaşarlardı. Anadolu halkı fakirdi, bu günkü modern araç ve malzemeler yoktu. Maltız, kuzine sobası veya soba yakarlar, bunların üzerinde kaynattıkları suyla çamaşırlarımızı elleriyle çitileyerek yıkarlardı. Gene bunların üzerinde yemeklerimizi pişirir; katmer, börek, çörek gibi yiyecekleri bunların fırınlarında kızartırlardı. Bunların üzerinde ısıttıkları veya kaynattıkları suyla bulaşıkları da sabunlar, soğuk çeşme suyuyla da durularlardı. Evlerimizi ot süpürgelerle süpürürler, örtüleri ve perdeleri el emeği göz nuru dantel, oya ve kanaviçelerle süsler, çoğu kışlık giyeceklerimizi de ellerinde örerler, özellikle kış mevsimlerinde yapılması hayli emek isteyen yemekler yaparlardı. Ekmeğimizi mahalle fırınlarında pişirirlerdi.

Annelerimiz bu gün de olduğu gibi; ev halkını doyurmaktan, temiz ve ütülü giydirmekten, evlerimizi sürekli tertipli ve temiz bulundurmaktan büyük mutluluk duyarlardı. Bütün bunların kendilerine kazandırdığı öz güven ve ev halkının kadirşinaslığından dolayı asla yoruldum, bıktım gibi söyler söylemez, aksine sürekli mutlu, huzurlu ve güler yüzlü olurlar, etraflarına neşe saçarlardı. Çünkü onlar için ev halkına hizmet etmek, çok zevk verici bir meşguliyet ve büyük bir şerefti. Babalarımız da annelerimize, maalesef bu günkü gibi şiddet uygulamaz, aksine sevgi, merhamet, hoşgörü ve muhabbetle davranır, yardımcı ve destek olur, onları ezmez, kimseye de ezdirmez, babalık görevlerini ihmal etmezlerdi.

Annelerimiz için ne kadar methiye söylesek, ne kadar yazsak azdır. Ama öyle bir söz vardır ki, bu güne kadar yazılmış, söylenmiş ve bu günden sonra da yazılacak veya söyleneceklerin tamamını içine alır da gene yetmez. O da tabii ki Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (Aleyhisselatü Vesselam) şu meşhur sözüdür:

'Cennet annelerin/validelerin ayağı altındadır.'

Böylesine kıymetli insanları sadece bir gün anmak, hatırlamak, ilgilenmek ve hediyeler almak yeterli olabilir mi Hayır.

Annelerimiz her gün, her an hatırlanacak; ilgi, sevgi, hediye ve duayı hakkedecek kadar değerlidir. Anneye, Babaya vefasızlık ve saygısızlık en büyük günahlardandır.

Sevgili çocuklar, gençler, kardeşlerim; hepimiz biliriz ki, Anne'ye sevgi öyle lafla olmaz. Annelerimize olan vefa borcumuzu hiç aklımızdan çıkarmayalım, onlara saygısızlık etmeyelim, üzmeyelim, 'öf!' bile demeyelim, ilgi ve hürmetimizi eksik etmeyelim, onların nasihatlerinden istifade edelim.

Sağ olan annelere mutluluk, esenlik ve başarılar diliyorum. Âhirete intikal etmiş olanlara ise, ALLAH'tan rahmet ve mağfiret diliyorum; mekanları Cennet olur İnşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi