
Şadiye ÖZTÜRK
Bayramlar, ziyaret, samimiyet, barış ve kardeşlik için önemli fırsatlardır.
Bir Ramazan ayı ve oruç ikliminin daha sonuna geldik.
Daha çok maddî istek ve arzularımızın hırs ve telaşının kuşattığı mecradan kurtarmaya çalıştığımız manevî kişiliğimizin, kendini daha özgür ve rahat hissettiği bir iklimdi Ramazan.
Hem bulunduğumuz coğrafyada dökülen kan ve gözyaşının acısını hissederek dertlendik; hem de teravih namazları ve diğer farz namazlarımızı kılarak, oruçlarımızı ve diğer dini vecibelerimizi hakkıyla yerine getirmeye çalışarak, günahlardan ve haramlardan daha fazla uzak durarak; ibadet ve dualarımızda günahlarımızın affı, huzur, mutluluk ve sağlığımız için yalvarışlarda bulunduk. Fakirlerimizi ve muhtaçlarımızı da unutmadık, sadakalar verdik, yardımlaştık. Camilerde, iftarlarda, sahurlarda, Kur'an-ı Kerim tilavetlerinde, vaaz ve nasihat ortamlarında hep birlikte olduk. Allah'a (C.C.) daha yakın olmanın, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'e (A.S.) daha layık bir ümmet olmanın ve beraber olmanın heyecanını, hazzını ve adeta yarışını yaşadık. Ramazan ayının ve Kadir Gecesinin feyiz ve bereketinden gücümüzün yettiği kadarıyla istifade etmeye çalıştık. Çocuklarımız ve gençlerimiz de yanımızdaydı. Çünkü onların eğitimi, dinî ve kültürel mirasımızın gelecek nesillere daha doğru ve daha zengin bir şekilde nakli için, bu ortamlardaki fırsatları değerlendirmek bizim için çok mühimdi. Küçük çocuklarımız Camilerde namaz kıldılar, bazen de koşuştular, konuştular, şakalaştılar; o güven, huzur ve rabıta iklimi, büyüklerinin ibadetlerine ait ciddiyet ve insicamı, onların İlahî iman ve şuurlarını besledi, kuvvetlendirdi.
Ramazan bayramına yaklaşık on gün kadar kalınca, çarşı pazarlar da hareketlendi. Tacirlerimiz, esnafımız kollarını sıvadı gecesini gündüzüne katarak çalıştı. Satarken, alırken de birlikte olduk. Bu vesileyle bir miktar malımızı ve paramızı da paylaştık. Daha çok çocuklarımızı ve gençlerimizi sevindirmek istedik; elbise, ayakkabı, hediyeler ve benzeri şeyler aldık, onların gözlerinin içindeki sevinç ışıltısı, yüzlerindeki tebessüm ve mutluluğu görmek dünyanın en büyük mutluluklarındandır.
Bu gün Ramazan Ayının son günü ve bayram arefesi; nefsani ve bedeni bütün kirlerden daha da arındık, zindeleştik.
Allah'a kulluk görevimizi hakkıyla yerine getirdiğimiz, birlik ve beraberliğimizi bozmadığımız ve bozdurtmadığımız, birbirimize sahip çıktığımız sürece, daha nice Ramazan Ayları ve Bayramlar yaşayacağız İnşallah.
Bildiğimiz gibi Ramazan Ayının son günü ile Ramazan Bayramının ilk günü arasındaki gece, Ramazan Bayramı gecesidir. Allah (C.C.) katında çok makbul ve inananlara dualarının kabulü için bahşedilmiş bir fırsat gecesidir. Öncesinde oruç tutmanın, sonrasında da oruç tutmamanın emredildiği bir gecedir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: 'Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı gecesi.' (İbni Asakir).
Hemen hemen bütün İslam Memleketlerinde olduğu gibi, Kültür şehri Sivas'ımızda da arefe günü; bayramlık ve hediyelik alış verişi yapma, bayram temizliğini ve yemeklerini, tatlılarını bayrama yetiştirme, akşamında veya gecesinde de hamamda veya banyoda yıkanma (çimme) gibi tatlı telaşların yaşandığı bir gündür. İşte bu Ramazan Bayramı gecesinde de farz namazlarımızın dışında en az iki rekat bir namaz kılarak; savaşların durması, kan ve gözyaşlarının dinmesi, cahil katillerin ıslahı, ailemizin ve milletimizin, İslam ve de insanlık aleminin huzuru için, çocuklarımızın, gençlerimizin istikbali/geleceği için dualar edelim.
Bayram sabahı erken kalkmak, temizlenmek/gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbiselerimizi giymek, bayram namazına böyle gitmek; sevindiğimizi ve mutlu olduğumuzu belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığımız müminlere, insanlara güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek ve onları da sevindirmek, İslamiyet'e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, önce büyüklerden ve ihtiyarlardan başlamak üzere akrabamızı ve din kardeşlerimizi ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir. Ahirete intikal etmiş olan sevdiklerimizin kabir ziyaretlerini de ihmal etmeyelim; hem de böylece, 'Nasihat istersen ölüm yeter!' babından ölümü de hatırlamış olalım.
Aslında bu erdemli davranışların bir çoğu sadece bayramlara mahsus olarak emredilmemiştir. Mesela dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir. Allah'ı ve Peygamber Efendimizi seven kimse, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. Müslüman, iyi ve akil insandır, müminlerle ve hatta herkesle iyi geçinir. Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır, sabreder.
Hadi şimdi kendimize şu soruları soralım ve kafamızı ellerimizin arasına alıp uzun uzun düşünelim: Dargın olanların, birbirine küs duranların barışmalarını hangi duygular engeller Cevap olarak hemen hemen hepimiz de, 'kibir, hasetlik, maddî menfaat hırsı, bencillik, kin tutma gibi kötü duygular engeller' demez miyiz Bizim bu kötü duyguların esiri olmamızı, birbirimize küsmemizi, zarar vermemizi, sürekli dargın olmamızı, bu kötü duygulara mağlup olmamızı kim ister, bu halimiz kimi sevindirir mutlu eder Cevap olarak hep birlikte, 'hasımlarımız, düşmanlarımız, bizim birliğimizi ve huzurumuzu maddî ve manevî bakımdan daha zengin olmamızı istemeyenler' demez miyiz Bu bize zulmeden zalim duyguların birine veya birkaçına teslim olmuşsak eğer; doğru ve insanî düşünmeye odaklanabilir miyiz, dargın olduğumuz insanlarla yaşantılarımızdaki olumsuzlukları tamamen unutup mutluluk verici olanlarını kolayca ve sıkça hatırlayabilir miyiz, bizi yaratan Allah'ın (C.C.) af ve mağfiret kudretinin bize yansıyan zerresinden nasiplenmiş olabilir miyiz Çocuklarımıza ve gençlerimize iyi örnek olmuş olabilir miyiz
Özür dilemek ve affetmek; ikisi de mütevazılık, insanı rahatlatan, yumuşatan, daha mutlu eden davranışlardır. Hangisi Allah (C.C.) katında daha üstündür; önce davranarak barışmak isteyen ve barışan mı, yoksa küskünlük ve dargınlıkta inat eden mi
Bakınız, lütfen dikkatlice okuyalım ve sindire sindire anlayalım. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (A.S.) bir hadîsinde şöyle buyuruyor: 'Din kardeşiyle 3 günden fazla küs durmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa, ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.'[Ebu Davud]
Kardeşlik hukukumuz, bütün değerlerimizin çimentosudur. Sadece aynı babadan ve anneden doğmak değildir kardeşlik.
Küskünler! Lütfen önce davranan siz olun ve hemen barışın, bunun sevabından birlikte istifade edin! Unutmayalım ki dünya hayatı çok kısa ve ölüm ani. Derin pişmanlıklar yaşamayasınız.
Ramazan Bayramı ve diğer bayramlar hiç kaçırılmayacak önemli fırsatlardır.
Bu bayramda da; aile büyüklerinden başlamak üzere büyüklerimizi, ihtiyarlarımızı, hastalarımızı, akraba ve yakınlarımızı çocuklarımızla birlikte ziyaret edelim ve büyüklerimizin elini öpelim ki; onları hoşnut etmeyi, mütevazı olmayı, kibrimizi kırmayı, hal hatır sormayı, mutlulukları ve üzüntüleri paylaşmayı, sohbet etmeyi; birbirimize küskün kalmamamız ve ayrım yapmamamız gerektiğini öğrensinler. Sağlıklı insan ilişkilerinin, birlik ve beraberliğin, sevmenin ve sevilmenin, saygının/hürmetin ve saygınlığın nasıl tesis edildiğini ve bunların insanları çok mutlu ettiğini görsün, hissetsin ve yaşasınlar. 'Sıla-i rahim' emrinin yerine getirilmesinin önemini anlasınlar. Böylece, kendileri de bu değerler kültürünü devam ettirmenin azmine sahip olsunlar.
Misafirlerimizi çocuklarımızla birlikte karşılamalı, ağırlamalı ve ikramlarda bulunmalıyız ki; sofra kurma, hizmet etme, ağırlama, ikram etme gibi becerileri gelişsin; kibarlık, görgü ve nezaket kurallarını öğrensin, tatbik etsin ve alışkanlık haline getirsinler; din, vatan ve millet şuuruna sahip olsunlar.
Mübarek Ramazan Bayramınızı en kalbî duygularımla tebrik eder, saadet ve esenlikler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.