
Şadiye ÖZTÜRK
BU YAZI BOŞLUĞA YAZILMIŞTIR
'' Bu şiir suya yazılmıştır'' der İbrahim SADRİ bir şiirinde. Ben de öyle başlamak istiyorum yazıma… Bu yazı boşluğa yazılmıştır.
Bazen o kadar çok dolarsınız ki duyduklarınızdan, gördüklerinizden, içiniz o kadar sıkılır ki o dolulukta ağzınızdan tek bir kelime bile çıkamaz. İşte bu günlerde öyle bir halet-i ruhiye içerisindeyim.
Bir yanda Doğu Türkistan ile ilgili haberler, insanlık dışı görüntüler internette dolaşıp duruyor. Dezenformasyonun zirve yaptığı internet ortamında bu görüntülerin ne kadarı gerçek, ne kadarı sahte, ne kadarı günümüze ait, ne kadarı değil bilemiyorum. Ama en azından Çin'in uzun zamandır Doğu Türkistan üzerinde siyasi ve ekonomik tahakküm kurmaya çalıştığını biliyoruz. Bu dahi Çin zulmünü yeterince anlatmaya yetiyor. Türkiyat Araştırma Dergisi'nin verilerine göre 1949'dan bu yana 35 milyon Doğu Türkistanlı Çin tarafından katledildi. Bu ramazan resmi verilere göre (bu sayının daha fazla olduğu söyleniyor) 35 Müslüman oruç tuttukları için işkence edilerek öldürüldüler. Ülke olarak sadece Japonya'nın tepki verdiğini görüyoruz. Gazete haberlerine göre Tokyo'da 2000 kişilik bir miting düzenlendi ve bayraklar yarıya indirildi. Güzel ülkem koalisyon pazarlıklarından başını kaldırıp tepki dahi veremedi.
Güneyimizde devam eden, adına ''iç savaş'' denilen ama güç odaklarının tümünün ya silahıyla, ya ajanıyla ya da bizzat askeriyle müdahil olduğu büyük gövde gösterisi hala devam ediyor. Senaryosunu şer odaklarının yazdığı Amerika'nın yönettiği başrollerini DAEŞ ve PYD'nin paylaştıkları oyun bu sezon da ara vermeden devam ediyor. Suriyeli Türkmen lider Samir HAFEZ'in anlattıklarına göre Suriye'nin kuzeyinde ''Yahudiya-Kürdisdan'' devleti kuruluyor. Bunun için de PYD ile DAEŞ arasında danışıklı dövüş yapılıyor. Şöyle ki PYD'ye verilmek istenen topraklara önce DAEŞ saldırıyor, kahraman (!) PYD güçleri masum halkı savunuyor. Daha sonra kurtarılan bölgeyi Türkmen, Arap ve Müslüman Kürtlerden temizliyor. ''Burayı ya terk edersiniz ya da DAEŞ militanı olduğunuzu ihbar ederiz, Amerikan uçakları evlerinizi başınıza yıkar'' denilerek bölge halkı tehdit ediliyor. Gerçekten de bu yöntemle birçok Türkmen ve Arap katledildiği için şu an PYD nereye girse halk ya daha içerilere ya da Türkiye'ye kaçıyor.
Filistin'i anlatmaya gerek bile yok. Yunanistan'dan hareket eden yeni yardım filoları yine ''resmi otorite'' tarafından daha Filistin sularına girmeden engellendi. Isıtıp ısıtıp dinlediğimiz ama bir arpa boyu yol alamadığımız kronikleşmiş yaramız olmaya devam ediyor Filistin.
Afrika 'da yine açlık, yine sefalet, yine salgın, yine ölüm diz boyu… Kaynakları sömürülen Kara Kıta yine kan ağlıyor.
Mısır ayrı bir yürek yarası… Mursi' ye verilen idam cezası her ne kadar müebbet hapse çevrilmiş olsa da Mursi' ye atfedilen suçlar ve mahkemenin kararı tam bir garabet.
Müslüman ve mazlum coğrafyada bunlar yaşanırken, Müslüman halklar umudunu Türkiye'ye bağlamışken, en azından umut adına tünelin ucunda bir ışık görünmüşken Türkiye 7 Haziran seçimleri sonucu doğan belirsizlikle tekrar içine kapandı. Koalisyon CHP veya MHP'den herhangi biriyle kurulursa Suriyeli mültecilerin sınır dışı edilmesi gündeme gelecek. En azından bundan sonra can havliyle ülkemize kaçan mültecilere kapılar kapanacak. CHP kısmen de olsa çözüm sürecini destekler gibi olsa da MHP tamamen olaya ''çözülme süreci'' olarak bakıyor. HDP ayrı bir şımarıklık içerisinde. Aldığı %13'lük oy ile tüm Kürtlerin ve Türklerin kaderini elinde tuttuğunu sanıyor. Her 3 partinin de paralel yapılanma gibi şer odaklarının piyonlarıyla içli dışlı olmaları her türlü gayri milli oyunun içinde yer alabilme ihtimalleri varken Ak Parti'ye gel bunlarla koalisyon kur deniliyor.
Türkiye'nin şu anki rolü gereği yorulmak, gereksiz polemiklere girmek, üzülmek, birbirlerine sitem etmek gibi lüksleri yokken maalesef yine içine kapandı. Konuşması gerekirken susanlar şimdi konuşmaya başladılar… Zaten Ak Partinin oy oranı sürpriz değilmiş, perşembenin gelişi çarşambadan belliymiş, teşkilatlar çalışmıyormuş, şu politikası yanlışmış. Ahkamın bini bir para. Kardeşim bugüne kadar menfaatine dokunur diye sustun ya, şimdi de sus da adam sansınlar bari… Bir de ''ben demiştim''ler var. Bunlar bize ne kazandırıyor. Kardeşim, çok bilenler, lütfen köşelerinizden çıkın ve Ak Parti binalarına gidin. Orda lüzumsuz oturduğuna inandığınız kişilere, menfaatini güdenlere deyin ki ''işgal ettiğin koltuktan kalk, zaman icraat zamanı' 'de, bizler de bu abimizin, ablamızın aklı yetiyor deyip peşinden gelelim. Zira az konuşup, çok iş yapacağımız en kritik dönemdeyiz. Yangın büyük. Elinizdeki benzin bidonlarını
bırakın ve Hz. İbrahim'in ateşini söndürmeye giden karınca olun… Hep birlikte şu mübarek günlerde akan kanlara, açılan yaralara bir nebze nasıl çare oluruz diye kafa yoralım…
Dün geçti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım…Sürç-i lisan ettiysek affola…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.