
Şadiye ÖZTÜRK
Gün, öfke günü değil; Hakk´a, hakikate dayanma ve birlik günüdür.
Bakıyoruz, okuyoruz ve görüyoruz ki, kardeşliğe ve dayanışmaya en çok ihtiyacımız olan bu günde bile, hala birileri; iyi ve güzel başlayıp, sonuna doğru satır aralarına, ayrımcı, ırkçı, bir kısım insanımızı ötekileştiren, yenemedikleri pehlivanı karalayan fikirlerini sıkıştırma telaşında. Öyle anlaşılıyor ki bunlar, anlamını ve mahiyetini bilmedikleri 'saray', 'devlet' ve bunların mihverindeki kelime ve kavramları kullanarak kurdukları cümlelerle de, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanına ve dolayısıyla Devletimize dil uzatmaya yeltenmektedirler. Zannediyorum bu 'tip' insanlar aynı zamanda, güya sahip çıktıkları kendi devletinin, tarihinin, kültürünün ve inancının hassasiyetlerinden bihaberler; saplantılarının doğru çıkmayacağından korktukları için de güvenilir kaynakları okumamakta ve dinlememektedirler. (İnşallah, çocuklarını da bu doğrultuda yetiştirmeye çalışmıyorlardır.) Bu şekilde başlarını kuma gömdükleri için de, şanlı tarihimizi, yakın dünümüz ile bu günümüzü kıyaslayamamaktadırlar. Tahminim o ki, zaten, şartlandırma metodu ile zihinlerine yerleştirilmiş ve aynı zamanda geri kalmış ideolojilerinden dolayı da muhakeme kabiliyetleri köreltilmiş durumdadırlar. İşte bu cahil durumları ile, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, elde edebildiklerini zannettikleri en küçük fırsatta bile küçük düşürmeye, zaafa uğramış, ilerleyememiş bir ülke gibi göstermeye kalkışmaktadırlar.
Bunlar; bölgemizde ve hatta uzaklardaki, gelişmiş denilen ülkelerdeki ekonomik, sosyal ve siyasî krizlere rağmen Devletimizin, bu gün, içerde ve dışarda siyaset, ticaret, imar, ulaşım, savunma ve altyapı çalışmalarıyla ilerlemeye devam ettiğini; bu ilerlemeye ait mekanlara, vasıtalara ve ileri seviyede elektrik, elektronik ve mekanik sistem ve teknolojik gelişmelere sahip ve kudretli olduğunu; ya başlarını kuma gömdükleri için, ya da esas niyetlerini aralayamadıkları için görememekte veya görmek ve bilmek istememektedirler.
Hiç kimsenin endişesi olmasın, Devletimiz kuvvetlidir ve dimdik ayaktadır. Yaklaşık 78 milyon nüfusuyla bu necip millet, vatanını korumaya, huzuru tesis etmeye, ülkesini geliştirmeye ve ilerlemeye her zaman olduğu gibi bu gün de muktedirdir. Devletimizin bu yükselişi ve hakikatler, bunların, gerçekleri masaya yatırarak ayrıntılarıyla tartışma mecallerini tükenme noktasına getirmiştir. İşte bu tükenmişlik ve çaresizlik halleriyle, cahilce veya halisane olmayan niyetlerini gerçekleştirmek üzere, 'zaaf', 'geri kalmışlık' teraneleriyle ve de ülkenin iç ve dış güvenliğinden mesul durumdaki kahraman insanlarımıza güya sahip çıkıyormuş gibi görünmeye çalışarak; Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun başındaki yöneticilerimize dil uzatmaya, Devletimizin saygın kurumları arasına nifak tohumları ekmeye niyetlenmektedirler.
Bunların haberi yok! Türkiye insanı yaklaşık 78 milyon nüfusuyla, hiçbir ırkî ve mezhebî ayrım gözetmeksizin, bu gün aynı Ulvî ve İlahî değerler uğruna Devleti ve milletiyle tek vücut olmuştur.
Devletimiz, zeytin dalını uzattığını, samimiyetsizlerin esas emellerini böylece ortaya çıkardığını ve bunların bulundukları ortamlardan tek tek ayıklanacağını açıklamıştır. Bölge halkı da bunu apaçık görmüştür ve Devletimize bağlılıkları daha da artmıştır. Devletimiz ayrıca, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da halk ile samimi ilişkilerine, hizmete ve dayanışmaya devam edeceğini bir kere daha ilan etmiştir.
Hepimiz inanıyoruz ki, Devletimiz, Ülkemiz, dahili ve harici her alanda ilerliyor, bizi herkes tanıyor, itibarımız yüksek, dostlarımız çok. Cumhuruyla, Cumhurbaşkanıyla, Devletin bütün idarecileri ve birimleriyle, askeri ve polisiyle hepimiz işimizin başındayız ve birbirimizi destekliyoruz, tesanüt halindeyiz. Hiçbir menfiliğe göz yumulmuyor, bütün gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Sınırlarımız güvendedir, değil sadece sınırlarımızı korumak, sınırlarımız ötesinde bile hiçbir ayrım gözetmeden mazlumların imdadına yetişiyor veya medet umanların umudu oluyoruz. Bunların tersini söyleyenlere karşı da, çok şüpheci ve dikkatliyiz.
Devletimizin ilgili ve yetkilileri, sadece sınır ötesinde değil, sınırlarımız dahilindeki hainleri de bildiklerini, bunlarla da adeta bağırsaklarımızı temizlercesine mücadele edildiğini ve edilmeye devam edileceğini tekraren söylüyor ve bizler de bunu görüyor, okuyor, hissediyor ve inanıyoruz. İnsanlık tarihi boyunca kurulan güçlü devletlerin hemen hemen tamamında görülmüş ve yaşanmış tabiî hakikatlerdir bunlar.
Esasen, musibet, tehdit veya tehlike olarak gördüğümüz veya böyle değerlendirdiğimiz bu hadiseler, zarar umanların aksine, bizi birbirimize daha da yaklaştıracak, birliğimiz ve beraberliğimiz daha da artacak, bizi birbirimize kenetleyecek. Birimizin ayağına kum tanesi değse, hepimiz bunu anında hissedip, yakından alakadar olacağız.
Devletimizin en yüksek makamlarını mesnetsiz ve haksız yere tenkit edenler, daha da ileri giderek, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'e (A.S.) ait olmayan kıssaları da dayanak göstererek, 'bir kişinin dediği oluyor' diyorlar. Bunlar hiç tarih okumazlar mı; haber dinlemez ve seyretmezler mi; bunca toplantılar, şûralar, milletlerarası temaslar, 400,500 ve bazen daha fazla sayıda devlet adamı veya tacirle birlikte gidilen ülkeler ve kurulan ticari, siyasî ilişkileri; ferdî veya kurumlar bazında üretilen projeleri ve fikirleri; bütün bunların değerlendirildiğini, hayata geçirildiğini bunlar duymazlar mı Yüksek seviyedeki devlet adamlarının çevresindeki yardımcılardan, müsteşarlardan, müsteşar yardımcılarından, onlarca danışmandan, bunların haberi yok mu Bunlar unutmasınlar ki, Osmanlı İmparatorluğunun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yerleşik bir devlet ananesine sahiptir, istişareye önem verir ve milletiyle birlikte alidir, çünkü Devlettir. Hem iletişim vasıtalarının hızla geliştiği bu asırda, tek kişinin dediğinin olması mümkün müdür
Husumet gemiyi delerse, hasım da batar, asım da!
Sevgiden, saygıdan, tesanütten ve şükürden nasiplenememiş olanlar, öfkelerini yenemedikleri için, 'Kulakları vardır duyamazlar, gözleri vardır göremezler.' Ya da hakikatleri görmekten ve duymaktan korkarlar.
Aynı ALLAH'a (C.C.) inananlar ve onun ipine sımsıkı sarılanlar çok iyi bilirler ki; nihai zafer, Rabbimizin de yardımıyla, Hakk'a inananların ve hakikatleri bilen ve koruyanlarındır ve bunlardan ayrılmayanlarındır. İnşallah.
Gün, öfke günü değil; Hakk'a, hakikate dayanma ve birlik günüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.