
Şadiye ÖZTÜRK
HOŞÇA KAL OKTAY HOCA
Türkçe aşığı, Türk dilinin büyük savunucusu ve Türklüğün en büyük bilim adamlarından, en genç profesörümüz Oktay Sinanoğlu'nu geçtiğimiz günlerde (19 Nisan 2015 ) kaybettik. Türkçe'ye ve ilme adamış bu büyük insanın vefatından dolayı büyük üzüntü içindeyiz. Böyle güzel insanları kaybetmek gerçekten çok acı. Daha büyük bir acı ise hak ettiği değeri ve kıymeti yaşarken görememiş olmasıdır. Ama yaptıklarından dolayı gençliğin önünde büyük bir örnek olacağına inanıyorum.
Benim için eserleri ve düşünceleriyle artık o ölümsüzdür. Bilgiyle dirilen, ölmez çünkü.
Kimi kaybettiğimizi bilmek babından hayat hikayesini ve ömrüne sığdırdığı başarılarını burada nakletmek istiyorum.
Oktay Sinanoğlu babasının Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapmakta olduğu Bari'de doğdu. Oktay Sinanoğlu ve ailesi 1939 yılında İtalya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü.
Oktay Sinanoğlu, sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesine burslu öğrenci olarak girdi ve 1953 yılında bu okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla Kimya Mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.
1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. 'Alfred Sloan' ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi (asistan profesör) oldu.
1960-1961 yıllarında atom ve moleküllerin çok-elektronlu kuramı ile 'Doçent' oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında 'tam profesör' unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu sanı kazanan en genç öğretim üyesidir.
1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek 'Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü'nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın 'Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü'nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerikan Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü 'Elena Moshinsky' ile ödüllendirildi.
Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi.
1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.
Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adadı. Eğitim dilinin resmi dil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir.
Yaşamı boyunca Kuantum mekaniğine birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, Kuantum mekaniğinde, Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu.
İyi derecede İngilizce bilmesine rağmen tüm konferanslarında hep ısrarla Türkçe'yi kullandı.
'Bye Bye Türkçe' adlı kitabını üniversitedeki hocam sayesinde tanımıştım. Kitaplarıyla düşünce dünyamda iz bırakmış, ufkumu genişletmiş bir şahsiyetti. Ben hala onu okuyorum ve her zaman da okumaya devam edeceğim.
Çünkü o benim için Türkçe'nin bilim dili olmadığını savunan şuursuzlara, Türkçe'nin bilim için en kolay dil olduğunu ispatlayandır.
Maneviyata ve kültüre değer veren, batıya haçlı kafası diyebilen ve 'Türkçe giderse Türkiye gider' diyebilen, Türkçe savaşçısı kıymetli bir bilim ve gönül adamıdır.
''İki dil bilen iki insan eder ama kendi dilini bilmeyen eksi yüz insan eder.' Söylemiyle dilini savunan, dilinden asla ödün vermeyen gerçek bir Türkçe sevdalısıdır.
Belki bundan sonra en azından onun aziz hatırası adına, Bilim, Türkçe ve Türkiye için çabalarını unutmaz ve Türkçe konusunda daha hassas oluruz.
Bilim ve Türkçe sana minnettardır. Hoşça kal Oktay Hoca…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.