
Şadiye ÖZTÜRK
KUDDÜS
Güneş sonsuzda ayet, yıldızlar fezaya süs.
Bunca varı yaratan noksansız Yüce KUDDÜS
'Büyüklük ve Celaline layık olmayan her türlü noksanlıktan uzak,
Tüm kutsallıkların kutsadığı, tüm varlığın tesbih edip yücelttiği, bütün noksanlıklardan münezzeh, tüm yüceliklerle donanmış olan.'
Tüm varlıkların tesbih ettiği Rabbimiz, insanın tesbihini, yine insanın cüz'i iradesini bırakmıştır.
Meleklerin yemeden içmeden münezzeh olduklarını, devamlı tesbih ve zikir halinde olduğunu biliriz. Onlar buna Rabbimiz tarafından programlanmıştır. Külli İrade her zaman ve mekanda Rahmana aittir. Allah-u Teala insanı yaratırken Cüz'i-i irade dediğimiz sınırlı bir karar verme yetkisini de bize bırakmıştır. İşte bu cüz'i irademizi özgürce kullanma özelliğimizden dolayı cezaya ve mükafata muhatabız.
Cüz'i İrade konusu 'Kader' le beraber anılan ve benim gibi aciz kulların kalem oynatamayacağı kadar hassas bir konudur. Bu konuda yazacağım tek kelimenin bile yerine oturmamasının doğuracağı dağlar kadar günahın zerresini bile kaldıramayacağımı bildiğim için susmayı tercih ediyorum.
Kur'an-ı Kerim'in on beş asır önce indiği insanlığın bilgisi şu an ulaştığımız bilgi zirveleriyle kıyaslanamayacak kadar düşüktü. Hatta şunu söyleyebilirim ki, insan oğlunun bilgisayar ve iletişim desteğiyle son çeyrek yüzyılda gerçekleştirdiği atılım, her türlü takdirin üzerindedir. Son yirmi beş yılın gelişmesi, kendisinden önceki iki yüz elli yılın gelişmesini iki yüz elliye katlayacak kadar muhteşemdir.
On beş asır öncesinin insanlarının halini bir düşünelim. Bilgisayarı, telefonu, telsizi, mikroskobu hayal bile edemeyen bir insanlık. Ve bu insanlığa inen ayetler...
'Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tesbih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tesbihini anlayamaz, farkedemezsiniz. O Halimdir, Gafurdur.' (İsra; 50)
'Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O Aziz'dir, Hakimdir.' (Hadid-1)
Ne atom biliniyor, ne molekül. Ne hücreden haber var ne sinirden. Bu toplumun inanan insanları, bu ayetlere de büyük bir samimiyetle iman ediyorlar.
Bugün bizim, iman etmemizi kolaylaştıracak, iman edenlerin imanını daha da sağlamlaştırıp parlatacak olan bilgilerimiz var.
Cenab-ı Allah ayeti kerimede 'Siz onların tesbihini fark edemez/anlayamazsınız.' buyuruyor. Gerçekten de bunu bu günkü şartlarda anlamak bile zor. Bazı düşünürler, ilahiyatçılar maddelerin içinde olan hareketleri Allah'ı tespih edişleri olarak yorumlamaktalar. Ben de bu yorumlara katılanlardanım.
Ve hatta bu görüşümü beyit haline getirdim;
Yer, gök, hava, su, toprak, Rabbi tesbih ediyor.
Ondan gelen her varlık yine ona gidiyor...
On beş asır önce taş, toprak, demir, bakır her ne kadar madde varsa cansız, hareketsiz olarak niteleniyordu.
Şimdi taşa hareketsiz demek içimden geçmiyor.
Kışın soğukta hacmi küçülen, yazın güneşin alnında hacmi büyüyen taşın hareketsiz olduğunu nasıl söyleyebiliriz. Hatta gün içinde muhtelif ısı sıcaklıklarına göre milimetrik de olsa büyüme ve küçülmelerin yaşandığı taşın bir de atomlarındaki hareketi düşünürseniz, taştan özür dileyesiniz gelir.
Elinize aldığınız, avcunuza sığabilecek büyüklükteki bir taşın içinde dönen hadiseleri yazabilseniz, Afrika'nın en sık ormanlarındaki ağaçlardan yapılacak kağıtlar yetersiz kalır. Size abartılı mı geldi ... Asla abartılı değil. İsterseniz size bu yumruk büyüklüğündeki taşla ilgili bir problem sorayım da bunu çağırabileceğiniz bütün yardımcıları çağırıp çözün ve çözümünü bahsettiğim ormanlardan elde edeceğiniz kağıtlara sığdırın;
Bir desimetre küp hacmindeki taşı Temmuz sıcağında geceyle gündüz arasındaki ısı farkı 20 derece olan bir ilçenin dere kenarına bırakıyoruz. Gündüz ısı arttıkça genleşip, gece ısı azaldıkça büzülen taşta;
a. Günün her salisesinde, her bir atomdaki ısı farklılığını,
b. Atomların her biri ile diğerleri arasında ısı farklılığından dolayı meydana gelecek aralık ölçülerini hesaplayınız.
Akıl iflasta.
Kalem iflasta.
Matematik pes demiş,
Bilgisayar bile mahcup...
Aslında soru yumruk büyüklüğünde taş değil de topluiğne ucu büyüklüğündeki bir zerre de olsaydı, yine insanların gücü yetmeyecekti.
Ve ancak akıl sahiplerinin daha çok anlayacağı, daha çok iman edeceğini ilim ve teknik geliştikçe, bazı sırlar aydınlatıldıkça anlayabiliyoruz;
Yoksa nereden bilecektik; dünyanın gördüğü en büyük patlama olan Hiroşima ve Nagazaki'deki atom bombalarının tüm gücünün, güneşteki patlamaların milyarda birine denk düşeceğini.
Tevazuun güzeli, Rabbimin büyüklüğünü düşündükçe bize hakim olan duygudur.
Bu yüzden secdeye varan alınlar nurlanır.
Bu yüzden onu seven kalpler merhametle onurlanır.
Güneş sonsuzda ayet, yıldızlar fezaya süs.
Bunca varı yaratan noksansız Yüce KUDDÜS
'Büyüklük ve Celaline layık olmayan her türlü noksanlıktan uzak,
Tüm kutsallıkların kutsadığı, tüm varlığın tesbih edip yücelttiği, bütün noksanlıklardan münezzeh, tüm yüceliklerle donanmış olan.'
Tüm varlıkların tesbih ettiği Rabbimiz, insanın tesbihini, yine insanın cüz'i iradesini bırakmıştır.
Meleklerin yemeden içmeden münezzeh olduklarını, devamlı tesbih ve zikir halinde olduğunu biliriz. Onlar buna Rabbimiz tarafından programlanmıştır. Külli İrade her zaman ve mekanda Rahmana aittir. Allah-u Teala insanı yaratırken Cüz'i-i irade dediğimiz sınırlı bir karar verme yetkisini de bize bırakmıştır. İşte bu cüz'i irademizi özgürce kullanma özelliğimizden dolayı cezaya ve mükafata muhatabız.
Cüz'i İrade konusu 'Kader' le beraber anılan ve benim gibi aciz kulların kalem oynatamayacağı kadar hassas bir konudur. Bu konuda yazacağım tek kelimenin bile yerine oturmamasının doğuracağı dağlar kadar günahın zerresini bile kaldıramayacağımı bildiğim için susmayı tercih ediyorum.
Kur'an-ı Kerim'in on beş asır önce indiği insanlığın bilgisi şu an ulaştığımız bilgi zirveleriyle kıyaslanamayacak kadar düşüktü. Hatta şunu söyleyebilirim ki, insan oğlunun bilgisayar ve iletişim desteğiyle son çeyrek yüzyılda gerçekleştirdiği atılım, her türlü takdirin üzerindedir. Son yirmi beş yılın gelişmesi, kendisinden önceki iki yüz elli yılın gelişmesini iki yüz elliye katlayacak kadar muhteşemdir.
On beş asır öncesinin insanlarının halini bir düşünelim. Bilgisayarı, telefonu, telsizi, mikroskobu hayal bile edemeyen bir insanlık. Ve bu insanlığa inen ayetler...
'Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tesbih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tesbihini anlayamaz, farkedemezsiniz. O Halimdir, Gafurdur.' (İsra; 50)
'Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O Aziz'dir, Hakimdir.' (Hadid-1)
Ne atom biliniyor, ne molekül. Ne hücreden haber var ne sinirden. Bu toplumun inanan insanları, bu ayetlere de büyük bir samimiyetle iman ediyorlar.
Bugün bizim, iman etmemizi kolaylaştıracak, iman edenlerin imanını daha da sağlamlaştırıp parlatacak olan bilgilerimiz var.
Cenab-ı Allah ayeti kerimede 'Siz onların tesbihini fark edemez/anlayamazsınız.' buyuruyor. Gerçekten de bunu bu günkü şartlarda anlamak bile zor. Bazı düşünürler, ilahiyatçılar maddelerin içinde olan hareketleri Allah'ı tespih edişleri olarak yorumlamaktalar. Ben de bu yorumlara katılanlardanım.
Ve hatta bu görüşümü beyit haline getirdim;
Yer, gök, hava, su, toprak, Rabbi tesbih ediyor.
Ondan gelen her varlık yine ona gidiyor...
On beş asır önce taş, toprak, demir, bakır her ne kadar madde varsa cansız, hareketsiz olarak niteleniyordu.
Şimdi taşa hareketsiz demek içimden geçmiyor.
Kışın soğukta hacmi küçülen, yazın güneşin alnında hacmi büyüyen taşın hareketsiz olduğunu nasıl söyleyebiliriz. Hatta gün içinde muhtelif ısı sıcaklıklarına göre milimetrik de olsa büyüme ve küçülmelerin yaşandığı taşın bir de atomlarındaki hareketi düşünürseniz, taştan özür dileyesiniz gelir.
Elinize aldığınız, avcunuza sığabilecek büyüklükteki bir taşın içinde dönen hadiseleri yazabilseniz, Afrika'nın en sık ormanlarındaki ağaçlardan yapılacak kağıtlar yetersiz kalır. Size abartılı mı geldi ... Asla abartılı değil. İsterseniz size bu yumruk büyüklüğündeki taşla ilgili bir problem sorayım da bunu çağırabileceğiniz bütün yardımcıları çağırıp çözün ve çözümünü bahsettiğim ormanlardan elde edeceğiniz kağıtlara sığdırın;
Bir desimetre küp hacmindeki taşı Temmuz sıcağında geceyle gündüz arasındaki ısı farkı 20 derece olan bir ilçenin dere kenarına bırakıyoruz. Gündüz ısı arttıkça genleşip, gece ısı azaldıkça büzülen taşta;
a. Günün her salisesinde, her bir atomdaki ısı farklılığını,
b. Atomların her biri ile diğerleri arasında ısı farklılığından dolayı meydana gelecek aralık ölçülerini hesaplayınız.
Akıl iflasta.
Kalem iflasta.
Matematik pes demiş,
Bilgisayar bile mahcup...
Aslında soru yumruk büyüklüğünde taş değil de topluiğne ucu büyüklüğündeki bir zerre de olsaydı, yine insanların gücü yetmeyecekti.
Ve ancak akıl sahiplerinin daha çok anlayacağı, daha çok iman edeceğini ilim ve teknik geliştikçe, bazı sırlar aydınlatıldıkça anlayabiliyoruz;
Yoksa nereden bilecektik; dünyanın gördüğü en büyük patlama olan Hiroşima ve Nagazaki'deki atom bombalarının tüm gücünün, güneşteki patlamaların milyarda birine denk düşeceğini.
Tevazuun güzeli, Rabbimin büyüklüğünü düşündükçe bize hakim olan duygudur.
Bu yüzden secdeye varan alınlar nurlanır.
Bu yüzden onu seven kalpler merhametle onurlanır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.