Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

MÜRİD, CEZBE, YARDIM

Dede-paşa, itabının bu kalan bölümünde yine tasavvuf terimlerinden birini anlatıyor:
-Mürid'de cezbe hali olur. Bu hal iradeyle olmaz ama o hali kendi iradenle tebdile bak. Mürşidler bu hali tebdil ederler ama o zaman bunun aksi sende zuhur eder. Yani o aşkın bir de kabız hali olur. Böyle hallerde aklınla müşavere et. De ki, akıl gel buraya, ben beşerim, gafilim. Sen ruh'dan iktidar alırsın. Ben ise anasır zıddiyetinden iktidarımı alırım. Anasırı zıddiyet ise berzahtır. Ruh'dan zuhur eden nurun ala nurdur. Acaba ben bu işi işlersem yahut işledim de sonunda ne ile beraat ederim Ne zamanki onu noksan bilerek sahibine teslim edersen, sahibi senin derdinin dermanı olur. İşte böyle, mürşidi kamil, müridi kendi haliyle terbiye eder.
İzah: Dede-Paşa burada müridin kendi iradesi dışında cezbeye geleceğini söylüyor. Peki, cezbe nedir Cezbe birini kendi isteği dışında hoplaması, zıplaması, bağırması veya normalin dışında hareket etmesidir. Mutasavvıflar cezbeyi çeşitli şekilde cevaplamışlardır. Bazıları, 'Coşkunlukla kendinden geçmeye sebep olan bir lezzettir' der. Bir başkası ise, 'Sürüklemek, kendisine çekmek' der. Salikin beşeri vasıflarından soyutlanarak ilahi sıfatları kazanma ve tecellileri müşahede etme anlamına gelen bir terimdir. Tasavvuf karşıtları da cezbe için 'Şeytanın dürtmesidir' demişlerdir. Dede-Paşa diyor ki, sen bu cezbeyi kendi iradenle değiştir, eğer mürşidin değiştirirse o zaman sen kabız olursun. Ne demekse
Dede-Paşa devam ediyor:
-Kalbinde bir muhalif hal zuhur ederse yahut senin için zahirde seni fesada verecek bir muhalif hal zuhur ederse efendim, sahibine dayan.. Medet ya hazreti pir, de; aman ya Rasulullah, de; yahut, aman ya Rabbi, de. Bunların hangisi kolay gelirse, gönlünden onu söylemeye devam et. Bunların üçünün de birbirine farkı yoktur. Çünkü esmadan kuvvet alan medet ya hazreti pir, der; sıfattan kudret alan aman ya Rasulullah der, zattan iktidar alan da, aman ya Rabbi, der. O bizim elimizde değildir. Hangisi zorlamadan dile gelirse ona devam et. İcap eder, bir muhabbet, bir sevgi, gönlüne bir rahatlık gelirse onun için de, ondan da Allah'a sığın. Bu nefs tarafından bir hiledir, benim neyim var ki, ben neyime güvenirim. Dışım zulmete gark olmuş, içerim de ten mezbeleliği diye düşünüp ' Aman ya Rabbi, estağfirullah' de.
İzah: Dede Efendi, darda kalan müridini kimden yardım isteyeceğini anlatırken evvela Pirden, yani kendisinden, sonra peygamberden ve sonra da Allah'tan istemesini öğütlüyor. Halbuki Yüce Allah yardımı sadece kendisinden istememizi bize emrediyor: 'Ey inananlar! Sarsılmaz bir sabır ve namazla (Allah'tan) yardım dileyin! Unutmayın ki, Allah zorluklara karşı sabredenlerle beraberdir.' (Bakara, 153 ve bakara 45)
Dede-Paşadan anlamsız ve de yanlış sözler:
-Himmet, hizmete rabt olunmuştur. Hizmet şarttır. Hizmet amelen de hizmettir, bedenen de hizmettir, malen de hizmettir, hangisi olsa hizmettir. Hizmet rü'yettir.
-Müridin haccı şeyhini ziyarettir.
-Göz müridi.. Söz müridi.. Öz müridi…
-Kabız abidden fasık aşık iyidir.
-Her muhitin müridi ayrıdır.
-Müridin kedisi bile mürid'dir.
İzah: Dede Efendi, hizmetin önemini anlatmak için, hizmeti hizmete bağlıyor. Amelen de, bedenen de hizmetin şart olduğunu söyledikten sonra hizmet rü'yettir' buyuruyor. Rü'yet deyince aklımıza hemen Rü'yetullah, yani Allah'ı görmek gelir. Halbuki Allah, kendini görmek isteyen Hz. Musa'ya 'Len Terani' (Göremezsin) der. Niye göremeyeceğini de ayetin devamında anlatmasına rağmen bizim tasavvufçular iki de bir Allah'ı gördüklerini iddia ederler. Hatta bazıları günde seksen defa Allah'ı gördüğünü söyleyerek Ginnes rekorlarına girmek ister. Hizmet deyince bilin ki müridin şeyhine hizmetten bahsediliyor. Şeyh efendiler yatar, müritler her hizmeti görür. Günümüz Menzil şeyhlerinden bir tanesi müritlerine ahırları temizleyin yoksa meleklere temizletirim diye tehdit bile yapıyor.
Abes sözlerinden biri de müridin Haccı, şeyhini ziyaretmiş. Tabi öyle olacak ki, haftalık, aylık ziyaretlerde müridin getirdikleriyle şeyh ve şeyhin yakınları yangelip yatarak maişetlerini müritlerinin sırtından elde etsinler. Bakara 196 ayetinde Yüce Allah, 'Ve etimmül hacce vel umrete lillah' buyurur. Yani, Müminlere, Allah için Haccı ve Umreyi tamamlayın' diye emreder. Demek ki Hac ve Umre sadece Allah için yapılırmış. Şeyhi ziyaret edince Hacı olmak, şeyhin kendisini Allah yerine koyması demektir ki bu küfürdür. Şeyh efendiler her olayda kendilerini Allah yerine koymaya pek hevesliler, öbür tarafta görüşürüz inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi