
Şadiye ÖZTÜRK
YA İSTİKRAR, YA
Seçimlere geri sayım başladı. Dört gün sonra sandıklar açıldığında halkın iradesinin ne yönde olduğunu göreceğiz. Elbette herkesin bir kanaati, görüşü, doğal olarak da bir oyu var. Kimileri hiç haber, gazete, gündem takip etmeden, ülkenin ekonomik gidişatına bakmadan ideolojik olarak oy kullanacak. Genel itibariyle bu tercih ''laik ve cumhuriyet'' hassasiyeti olanlar için CHP, Vatan Partisi, DSP olacak, Kürt etnisitesini savunanlar için HDP olacak, Türk milliyetçileri için MHP; dinî hassasiyetleri olanlar için kısmen Saadet Partisi, çoğunlukla da Ak Parti olacak. Yapılan araştırmalar, anketler bu kemikleşmiş oyların pek değişmeyeceğini gösteriyor.
Her zaman ki gibi oyların gidişatını pragmatistler belirleyecek. Ak Partinin oylarının %30-40'lık kesimini bu oylar belirliyor. Bunlar daha çok bir türlü Türkiye ve dünyada tek başına siyasi akım olamamış liberallerden oluşuyor. Liberalizm bir düşünce, hareket ve felsefe olarak 18. Yüzyılda sosyal ve ekonomik alanda hayatımıza girmesine rağmen tek başına bir varlık gösteremedi. Dünyada hala popüler olan ''izm''ler sosyalizm ve cumhuriyetçilik ve laisizmdir.
Ama gerek insan onuruna ve İslam'a en yakın ''izm'' (en yakın diyorum zira insanoğlu henüz İslam antegorizmasını yakalayamadı) liberalizmdir. Ve bu nedenledir ki liberaller Ak Partiye 2002'den bu yana yazılarıyla, oylarıyla destek veriyorlar, arka çıkıyorlar. Ak Parti bu ekonomik istikrarı sağladığı müddetçe de desteklerini sürdüreceğe benziyorlar. Bu analizleri yaparken Fethullah Gülen cemaatini de atlamamamız gerekir. Eskiden laik, cumhuriyetçi, sol görüşlü yazar, çizer ve akademisyen kesimin tavırlarını mantıkla açıklamak çok zor. Zira ne konuşurlarsa konuşsunlar ''ama''dan sonra ki bütün sözler Recep Tayyip Erdoğan özelinde Ak Parti düşmanlığına çıkıyor.
Bu bana üniversitede ki tarih hocamın anlattığı bir fıkrayı hatırlatıyor. Biyoloji finalinden önce hoca öğrencilere, tek soru soracağını, bunun da fare ya da filin anatomisi olacağını söyler. Derslerine çalışmayan uyanık öğrencilerden biri, kocaman fil dururken küçücük farenin anatomisini mi soracak hoca, der ve başlar sabaha kadar filin anatomisini çalışmaya. Ertesi gün sınav kağıdında hocanın fareyi sorduğunu görünce far görmüş tavşan gibi donakalır. Kağıdı alır ve aklında kaldığınca farenin anatomisinden bahsedip şöyle devam eder: Farenin kuyruğu filin kuyruğuna benzer, file gelince…der ve filin bütün anatomisini anlatır. Bu öğrencinin durumu nolmuştur bilinmez ama bugün Ak Parti karşıtı muhalafetin ahvali bundan ibarettir. Ne kadar bir araya gelmesi mümkün olmayan kişi, parti varsa hepsinin yolu Ak Parti, Erdoğan ve Davutoğlu düşmanlığında buluşuyor. Bunu yerel seçimlerde gördük, yaşadık ama şuan zirve yaptığını görüyoruz.
Allah'a şükürler olsun ki çıkarttıkları ses kadar görüntüleri yok. Yeter ki halkımız bundan 13 yıl önceyi unutup, rehavete kapılmasın. Yüce elçi dahi az da olsa sürekli yapılan ibadetin makbul olduğundan bahseder. İstikrarını yıllarca koruyan Kuzey Avrupa ülkelerine, Japonya'ya baktığımızda uzun yıllar aynı partilerin, görüşlerin iktidar olduğunu görürsünüz.
Elbette Ak Partinin yanlışlarını, eksiklerini hep birlikte eleştirelim. Ama gelişmeye, istikrara doğru ivme kazanan ülkemizin gerilemesine izin vermeyelim. Türkiye'yi tekrar koalisyonların karanlık günlerine mahkum etmeyelim. Allah-u alem…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.