Kurumsal Dedikodu

Alper Duran

5 yıl önce

Mevlana Celaleddin ?Kimseden sana kötülük gelmesini istemiyorsan; fena söyleyici, fena öğretici ve fena düşünceli olma.? der. Aslında bu üç husus iyiliğin en sağlam temelidir. Hayat bu temel üzerine bina edildiğinde, naif bir toplum ve asr-ı saadete namzet bir insanlık medeniyeti teşkil edilir. Lakin gel gör ki, fenalığın içine batmış bir durumdayız. Konuşurken asil bir delikanlı, yaşarken sefil bir paçoz gibiyiz.

Nedense bize bir bilgi geldiğinde, onun hakikat olup olmadığını araştırmadan ısrarla yayma eğilimine giriyoruz. Hâlbuki bu durum ilahi emre ve tavsiyeye muhaliftir. Ehli islamın böylesine sarih bir tavsiyeye rağmen tersine hareket etmesi ise ayrıca analiz edilmesi gereken mühim bir durumdur. Ortalık kelamıyla yapılan koğuculukla karşı tarafın yıprandığı kadar, kendi masumiyetimizde kirlenmektedir. Ve toplumda hiç kimse ilk tanıdığımız yerde ve konumda kalamamaktadır. Ölümün muazzam tavsiyeci ruhu karşımızda bir abide gibi dikildiği halde, onu görmezden gelemeye ısrar edişimizin sonu hazin bir şekilde bitebilir.  

Tarihin seyrine baktığımızda, yaygara hatalığı tüm zamanların en önemli mevzusu haline gelmiştir. Ama şimdilerde büyük bir ağ şeklinde kurumsallaşmış durumdadır. Kurumsallıktan kastımız ise, hem devlet veya özel kurumlarda bir sistem haline gelmiş olması hemde sosyal hayatın içinde garip bir zincirleme ile yayılmasıdır. Biriside çıkıp yahu herkes işine baksın demiyor. Çünkü herkes işinden çok başkalarının ne yaptığı ne yapmadığı, ne dediği ne demediği hususlarla ilgileniyor. Çoğu ise yalan veya yanlış bilgiler ve duyumlar. Allah aşkına başkasının doğruluğundan emin olmadığımız hallerinden haberdar olmamız ve bunu bir marifet edasıyla önümüze her gelenle ballandıra ballandıra paylaşmamız bize ne katmaktadır. Evet, katacak bir şeyi yok, lakin kaybettirdiği onlarca haslet var. İşte anlatmak istediğimiz bu bozuk hali güzel bir şekilde açıklayan ve üçlü filitre testi olarak adlandırılan şu temsile göz atalım;

Bir gün bir arkadaşı ünlü filozof Sokrates´in yanına gelir, ?Önemli bir şey söylemek istiyorum? der.

Sokrates ?Neyle ilgili? diye sorar.

Adam, ?Yakın bir arkadaşınla ilgili bir şey duydum, onu söylemek istiyorum? der.

?O zaman bekle? der Sokrates, ?Sana üç soru soracağım. Buna üçlü filtre de diyebilirsin. Ben bu soruları soracağım, sen üçüne de cevap verdikten sonra o arkadaşımla ilgili duyduğunu söyleyebilirsin.?

?Ne demek üçlü filtre?? dedi adam.

?Bu bir tür test, bu testin sonunda arkadaşımla ilgili öğrendiğini bana söyleyip söylememeye kendin karar vereceksin.?

Adam merak etti: ?Sor bakalım.?

?Birinci filtre gerçek filtresidir.?

Bana söyleyeceğin şeyin gerçek olduğuna tamamen emin misin?

?Hayır? dedi adam, ?ben de bunu başkasından duydum ve??

Sokrates adamın sözünü kesti:

?Anladım; bu söyleyeceğin şeyin doğru olup olmadığını kesinlikle bilmiyorsun.

Şimdi ikinci filtreye geçelim, bunun adı da iyilik filtresidir.

?Arkadaşım hakkında söylemek istediğin şey onun iyiliğine bir şey midir??

?Hayır tam tersine, onun için kötü bir şey??

?Anladım? dedi Sokrates, ?Arkadaşım hakkında söylemek istediğin şey onun lehine bir şey değil ve sen bunun gerçek olduğuna da emin değilsin.

Şimdi üçüncü filtreye geçelim, bunun adı da yararlılık filtresi.

Arkadaşım hakkında bana söyleyeceğin şey benim için bir yarar taşıyor mu, işime yarar mı??

Adam düşündü, ?Sanmıyorum? dedi.

?Evet, üçlü filtre bitti? dedi Sokrates, ?bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin kötü bir şey, üstelik gerçek olduğuna emin değilsin ve bunu bilmenin bana herhangi bir yararı yok. O zaman bu şeyi bana neden söylüyorsun? dedi.

Adam, Arkasını döndü, yürüdü gitti?

Haliyle her defasında mensubu olmaktan övündüğümüz medeniyetimize yaraşır bir kalitede hareket etmemiz gerekir. Emaneti veren ve bize hayatı lütfedene layık bir minvalde ilerlememiz şarttır. Yoksa kimseye faydası olmayan bir hastalığın köleliğini yapıp iki dünyamızı da rüsvay ederiz.

Müjdeleyen ve sevdiren olmak ümidiyle?

YAZARIN DİĞER YAZILARI