Vakt-i Cesaret

Vakt-i Cesaret

Alper Duran

3 yıl önce

<p style="text-align:justify">Fikrin ve k&uuml;lt&uuml;r&uuml;n sahasında, potansiyelinden b&icirc;haber olan insanımız, d&uuml;nyaya S&uuml;leymaniye Medresesi&rsquo;nin m&uuml;fredatından değil de, Oxford&lsquo;un nazarıyla bakınca bulanık zannettiği mazisini daha cılız ve perişan bir surette g&ouml;rmektedir. T&uuml;rk-İslam mefk&ucirc;resinden fışkıran ve koca arza sığmayan, fakat g&ouml;n&uuml;llere sığabilen ve sığındığı kalbe ışığın hakikatini ve &ouml;z&uuml;n&uuml; yansıtan ilim ahlakı, nice sinelerin cevherine h&uuml;kmetmiştir. Seher vakitleri b&uuml;y&uuml;k bir vecd ile uysallaşırken, asabiyetin kışkırtıcılığına karşı, kardeşliğin istinatg&acirc;hını bina ediniştir. Bu &uuml;lk&uuml;yle yetişen her bir nefer, yarınlarını &acirc;bad etmek i&ccedil;in milli hislerini daima g&ouml;ğs&uuml;nde kalkan niyetinde kullanmıştır. Fakat par&ccedil;alanmış şuurumuz dolayısıyla kalkanımız delinmiş, m&uuml;dafaamız gıdasız kalmış ve neferlerin &uuml;zerine &ccedil;&ouml;reklenen fersizlik nedeniyle, o kutlu geleneğimiz h&uuml;kmen mağlubiyete uğramıştır.&nbsp;</p> <p style="text-align:justify">Zaaflarımızın farkına varıp sadece kendimizle yeniden doğmayı bir kurtuluş yolu g&ouml;rmezsek bir daha dirilmek adına attığımız adımlar, kat&rsquo;i surette h&uuml;sranla sonu&ccedil;lanacaktır. Dehalarımız heba olacak ve azmimizin kanatları kanayacaktır. Batıya karşı yeniden b&uuml;y&uuml;k bir varoluş i&ccedil;in, onların amansız ve aralıksız saldırısına mukabil, m&uuml;dafaa pozisyonundan kurtulmamız icap etmektedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; onların icraatlarına yine onların metotlarıyla alternatif &uuml;retmek, &nbsp;kısırd&ouml;ng&uuml;ye bulanmış tekrarın ve taklidin başka bir versiyonudur. Sinemalarına, televizyon programlarına, siyasi manevralarına ya da i&ccedil;timai uygulamalarına boyuna alternatifler teşkil etmek veya benliğimizi bu sayede muhafaza edebileceğimizi d&uuml;ş&uuml;nmek, nesli mecalsiz ve felsefesiz bırakmak anlamına gelir. Takati kesilmiş toplumlar, &ccedil;aresizlik buhranına d&uuml;şeceğinden, hi&ccedil;bir saldırıya karşı kendine istikamet veremez. Bu durum ise, başlamadan bitişin tanımıdır.</p> <p style="text-align:justify">Buhara&rsquo;dan, İstanbul&rsquo;dan ya da Medine&rsquo;den neşet etmemiş se&ccedil;eneklerle d&uuml;zen almak beyhudedir. &Uuml;mmetin sorunları &uuml;mmetin topraklarından neşv&uuml;nema ederse, &ccedil;&ouml;z&uuml;me kavuşabilir. Diğer t&uuml;rl&uuml; her adım bir savunma bi&ccedil;imidir. M&uuml;dafaa pozisyonu ise, g&uuml;&ccedil;s&uuml;zlerin tercihidir. Bazen muvaffakiyeti getirebilir, lakin son &uuml;&ccedil; asırdır İslam d&uuml;nyası o muvaffakiyete bir t&uuml;rl&uuml; denk gelmemiştir. Farz edelim bir veya birka&ccedil; defa denk gelinsin; fakat bu durumunda s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilir tarafı m&acirc;dumdur. M&uuml;temadiyen işlenmeyen metotlar, istismara a&ccedil;ıktır. Anarşizm ve heng&acirc;meye gebedir. Zaten b&ouml;yle bir şer&acirc;itin i&ccedil;inde &ccedil;alkalanan sosyolojik yapıların beyin &ouml;l&uuml;m&uuml; ger&ccedil;ekleşmiş demektir. Boşuna enerji kaybetmenin bir manası yoktur. Aslolan ise, iz&acirc;f&icirc;likten ve &ccedil;elişkilerden &acirc;z&acirc;de olmuş bir ahlaki hareketin m&uuml;cadelesini vermektir.</p> <p style="text-align:justify">Dilediği gibi kımıldayan d&uuml;ş&uuml;nceler ne denli &ccedil;oksa, o toplumun devleti de dilediği gibi kımıldayabilir. Sorun M&uuml;sl&uuml;manın metb&ucirc; fikirlere zincirlenmiş olmasıdır. Ezelden ebede say&uuml; gayretin tavsiye edildiği T&uuml;rk-İslam medeniyetinin ikliminde nefes alınmasına rağmen, zihinlerin k&ouml;t&uuml; bir m&uuml;stahsil mesabesinde bile olmayışıdır. İlme karşı lakayt kalmak, cemiyetleri perişan ve sefalet i&ccedil;inde s&uuml;r&uuml;nd&uuml;r&uuml;r. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ilim, itina ve sebat ister. Aynı zamanda mesuliyet ve incelik gerektirir. Bu g&ouml;reneğin dışından hareket edildiğinde, fikri m&uuml;lahazaların kıpırdaması kabil değildir. Aksine durağanlaşır. Durağanlık ise, yokluğa doğru s&uuml;z&uuml;l&uuml;r. Bu itibarla, selamete kavuşabilmek i&ccedil;in sistemli değerlere ve bu değerlerden neşet eden rehberlere ihtiya&ccedil; vardır. Rehberlerin ise, manalarını k&acirc;fi bir surette karşılayabilmeleri i&ccedil;in ahlaki olgunluklarını tamamlamış olmaları iktiza eder.&nbsp;</p> <p style="text-align:justify">Mazilerinin uzviyeti par&ccedil;alanmış nesiller, ifrat ve tefritin iğren&ccedil; kazanında fokur fokur kaynayıp buharlaşır. Şaşkınlık ve taacc&uuml;p i&ccedil;erisinde ayağa kalkmanın cesaretini ve iradesini unutur. Bu şerait i&ccedil;inde aslanların kedileri rehber edindikleri de, vakidir. Mazinin fotoğrafı nasıl olursa olsun, bug&uuml;nle irtibat kesilmişse, fenalık ve yalpaklık mukadderdir. H&uuml;ccetini boşlukta arar, aşk yerine ihtiras, namus yerine laklak yaparak ahlakın ihtimamını zedeler. G&uuml;neşin sıvanmaya kalkıldığı bu zamanlarda, vicdanımızın hırpalandığını g&ouml;rmemiz ve idrak etmemiz gerekir. Bu bilin&ccedil; olmadan s&uuml;rekli m&uuml;dafaa konumunda kalmamız, kaderimizin sabit bir cilvesi halinde karşımızda duracaktır. İntibahımız, bulutların ardına ve perdelerin arkasına gizlenerek ortaya &ccedil;ıkmaya cesaret edemediği m&uuml;ddet&ccedil;e, şahsiyetimiz demokrasilerin h&uuml;rriyet safsatası ve yalancı iradesinde &ouml;ğ&uuml;t&uuml;l&uuml;p yok olacaktır. Onlar gaza basıp arabasını ilerletecek, biz ise frenlerle balatalarımızı yıpratıp yerimizde sayacağız.</p> <p style="text-align:justify">Şimdi asıl ifade ve irade, bir şeyin karşısında nasıl duracağımızla birlikte, kendimize karşı nasıl bir konum alacağımızdır. Bekanın i&ccedil;indeki fanilik ve faniliğin i&ccedil;indeki bekayı hangi merhalede fehmedeceğimizdir. Atacağımız adımların ve hamlelerin ortaya &ccedil;ıkaracağı eserin mahiyetinin nasıl olacağıdır. Kaybetmekten korkmayanların iradesi, her hal&uuml;karda mahsul verecektir. &nbsp;H&uuml;viyetlerini ve h&uuml;rriyetlerini kendi elinde tutanlar, &nbsp;ham kaba softalığın, bağnazlığın ve hurafeciliğin kıskacından sıyrılıp, ehl-i s&uuml;nnetin itikadı &uuml;zere yol y&uuml;r&uuml;yenler olacaktır. İşte insanın asli vazifelerinden biri olan kendine karşı doğru konum alması, kalbin ahlak haleleriyle donatılmasıyla m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Ahlaki ilkesi olmayan bir kalbin, cesaret sergileyebilmesi ve kendi konumunu doğru tayin edebilmesi imk&acirc;nsızdır. Buradan hareketle, kendine karşı duruşu olmayanın karşısındakine ve &ouml;zellikle rakiplerine karşı da, bir tavır g&ouml;stermesi kabil değildir. İşte mazimizin her bir motifinde bu duruş mahfidir. Mazi ile bug&uuml;n&uuml;n ve yarının irtibatının ehemmiyeti de, fertlerin ve toplumların duruşunun nasıl olacağından gelmektedir. Felahın gayesiyle menfaatlerin &ccedil;akışması sırasında ise, ahlaki olgunluğun samimiyeti imdada kavuşacaktır.</p> <p style="text-align:justify">Hadi gelin ger&ccedil;ek bir duruş ve m&uuml;cadele &ccedil;izelgesi hazırlayalım dediğimizde, bir&ccedil;okları sayısız teklifte bulunacaktır. Fakat tekliflerin kahiri ekseriyeti, başkalarının d&uuml;nyasının dengelerini rahatsız etmeyecek cinsten olacaktır. G&uuml;&ccedil; dengelerinin rahatsız olmadığı bir yerde yeni bir baharın gelmesini hayal etmek anlamsızdır. Bir g&uuml;n ek&acirc;birlerin ve m&uuml;stekbirlerin rahatsız olacağı adımlar g&ouml;r&uuml;rseniz, sizlerde onlarla birlikte yol y&uuml;r&uuml;mekten &ccedil;ekinmeyiniz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; g&uuml;&ccedil; dengeleri rahatsızlığını ima ve ifade ediyorsa, Hira&rsquo;dan y&uuml;kselen &ldquo;oku&rdquo; emri yeniden hayat buluyor demektir.<br /> &nbsp;</p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI