Saman Alevi Gibi Geçen 90 Dakika?

İsmail Ayhan

5 yıl önce

Ligin üst sıralarıyla, alt taraftaki takımların futbol seyri açısından anormal bir farkın olmadığı bir lig yaşıyoruz. Ligin zirvesinde bulunan Başakşehir takımını bunlardan ayrı tutmak lazım. Birçok takım gibi Sivasspor da devre arası transfer döneminde kan kaybeden takımlardan biri. Özellikle saha içerisinde takıma liderlik yapan, oyunu yönlendiren Robinho gibi bir yıldızı kaybetmenin sıkıntısını yaşamaktadır. Diabate önemli bir futbolcu olmasına rağmen aynı görevi üstlenebilecek bir yıldız değildir.

Ligin ikinci yarısına iyi bir başlangıç yapamayan Sivasspor, büyük umutlarla çıktığı Trabzonspor maçından da boynu bükük ayrıldı diyebilirim. Trabzonspor birçok eksiği olmasına karşın ve deplasmanda oynamasına rağmen kalesinde çok büyük tehlike yaşamadı. Oyunun ilk yarısı ve ikinci yarısı hemen hemen aynı tempoda geçti. Her iki takım da zaman zaman saman alevi misali rakip kalelerde tehlikeli ataklar geliştirdi. Ama son pas beceriksizliği özellikle Sivasspor´da çok bariz göze çarptı. İki takımın görüntüsü de beraberliğe razı bir oyun anlayışı içerisindeydi.

İlk yarının flaş isimleri Emre ve Douglas´ta ki form düşüklüğü her maçta öne çıkmaya başladı. Hala transfer süresinin dolmadığı şu günlerde sanki iki futbolcu da takımdan ayrılacak gibi bir görüntü sergiliyorlar. ?Futbolun hamalları? Hakan ve N´Dinga sahanın yine iyileri arasında yer aldı. Muhammed oyundan çıkana kadar üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdi. Ancak ileride sürekli yalnızları oynadı. Orta alandan yeteri kadar destek göremedi. Teknik direktör Hakan Keleş Trabzon takımına alan bırakmamak adına önemli işler yaptı. Maç boyunca bir kez yerleşim hatası yaptı, onda da kalesinde golü gördü.  Takımın sol bek mevkisindeki eksikliği maalesef bu karşılaşmada da kendini gösterdi. Ziya´nın özellikle ikili mücadelelerde yetersiz olduğunu 90 dakika boyunca izledik. Emektar kaptan belki elinden gelen her şeyi ortaya koydu. Ama bu iyi niyet, süper lig takımlarında yeterli olmamaktadır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım lider futbolcunun yokluğu ilerleyen haftalarda kendini daha çok ön plana çıkaracaktır. Teknik direktör Hakan Keleş artık yalnızdır. Kenarda takımı ne kadar yönetebilirse aynı ölçüde takıma yansıyacaktır. Başarı ya da başarısızlık tamamen üzerindedir. Sivasspor´un en önemli avantajı ise, birbirlerini tanıyan oyuncu grubuyla mücadele etmesidir. Yine oyuncuların ekonomik anlamda kafalarının rahat olmasıdır. Hakan Keleş´in yapacağı en iyi iş, şu anki takım dinamiğini kaybetmemesini sağlamaktır.  Eğer bunu başarabilirse orta sıralardaki yerini muhafaza edecektir diye düşünüyorum. Aksi takdirde olası üst üste alınabilecek iki mağlubiyet kötü senaryoların habercisi olur. Çünkü en alt sıradaki takımla, Sivasspor arasındaki puan farkı kapatılmayacak bir fark değildir. En azından bundan sonra evimizde oynayacağımız karşılaşmalarda, rakip kim olursa olsun galibiyetle ayrılmak zorundadır.

Sosyal medya üzerinden evimizde yaptığımız her karşılaşma öncesi, iyi niyetli taraftar gruplarının futbolseverleri takımlarını desteğe seslemesi takdire şayan bir harekettir. Üzülerek söyleyebilirim ki bu yoğun çabalar bile amacına ulaşamamaktadır. Böylesi önemli bir müsabakada 27.500 kişilik kapasitesi olan stadyuma ne yazık ki yaklaşık 11.000 bin taraftar geldi. Bu taraftarlardan yaklaşık 8.500 kişinin kombine sahipleri olduğunu düşünürsek 2.500 gibi çok az bir futbolsever maça rağbet gösterdi.  Hemen burada şunu belirtmek isterim ki, taraftar ile seyirciyi birbirinden de ayırmak lazımdır. Yıllardır bu konu üzerine konuşup yazmamıza rağmen değişen bir şey olmadığını görmek üzücüdür. Üzülerek belirtiyorum ki halen seyirciyiz ve seyirci olmaya devam edecek gibiyiz. Sadece tiyatro izler gibi maçı izlemek görüntüden başka bir şey değildir. Sayıları belki 1000 kişiyi geçmeyen guruplar, 90 dakika boyunca susmadan takımlarına destek verirken, diğerleri sadece izlemekle yetinmektedir. Artık taraftar olabilmeyi öğrenmenin zamanı geldi geçiyor. Geç kalmadan, eyvah demeden takıma gereken taraftarlığı yapalım. 11.000 kişiden çıkabilecek senkronize ses rakibi baskı altına aldığı gibi hakemlerin kararlarında etken bir faktördür?

YAZARIN DİĞER YAZILARI