
Şadiye ÖZTÜRK
EĞİTİM POLİTİKAMIZ DEVLET POLİTİKASI OLMAK ZORUNDADIR
Herkesin okumasına engel çıkarılması konusunda; Dünya da ender topluluklardan biriyiz. Sanki birileri birilerinin bilgi edinmesinden çok korkuyor. Anlaşılır gibi değil. Kimi zaman; aileler, kimi zaman; çevre, kimi zaman; bürokratik engeller… Nedir, bu insanların bilgi edinmesinden korkunuz Çünkü, cahil toplum daha kolay, daha basit idare edilir, düşüncesi, hakimdir. Hareketleri daha rahat kontrol edilir. Bu mantık doğru veya yanlış olabilir. Unuttukları bir nokta var, toplumumuzda okuyan, yazan cahillerin de sayısı bir hayli fazladır. Okuma, yazmaktan kastımız; insanların harfleri tanıyıp, cümleleri kurması, karşısındaki ile daha iyi anlaşması, ifadelerini kaleme alması, olarak tanımlanmamalıdır. Okumak, aynı zamanda hayatı algılayıp, içerisinde insanlarla uyumlu bir şekilde yaşamak, demektir.
O nedenle; Öğretim süreci, bazen diplomalı cahiller, yetişmesini engelleyememektedir. Bazen, önlerinde çok büyük, şaşalı vasıfları olan okullarımızdan mezun olanların bile; kelimenin tam anlamı ile; ne kadar cahil olduğunu görmekteyiz. Okuma, yazmayı,becermesine rağmen; düşünmenin, insanın en önemli özelliği olduğunu unutan, okur, yazar kitleleri ile; karşılaşmaktayız. Daha da; ileri götüreyim; deney ve ispata dayanmamış, kimi düşünceleri, olduğu gibi; kopyala, yapıştır, mantığı ile alan, ezberleyen.., o konuda, fikir üretmeyen, bu mantıkla yetişen, Bir Üniversite gençliğinden bahsetmekteyiz.
Bu sorumsuzluklar, o kadar ileriye gitmektedir ki; Hatta, Bu Ülke zaman içerisinde en büyük kötülükleri okuyup, yazan, tahsilli cahillerden görmektedir. Yahut bunu şöyle de okumak gerekir. Halkımız, insanımız, bazıları gibi, tahsil hayatı geçirmese dahi; daha akıllı, daha şuurlu ve daha anlayışlı, uyanık olduğunu defalarca ispat etmiştir. Okuyan, yazan cahiller kadar ülkesine zarar veremez. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Sanki, o tahsil hayatı, o tür insanları, yaşadığı ortamdan, almış, başka alemlere, götürmüştür. Bu tür düşünen insanlar, hayatın acı gerçeği ile karşılaşınca; bu sefer de, ümitsizlik, çaresizlik içerisinde; kendi, kendine neden bu tahsil hayatını yaptığını, sorgular hale gelmektedir.
Eğitim ve öğretim sürecimiz, ilkokuldan, yüksek tahsilin sonuna kadar içeriği çok yararlı bir şekilde doldurulması gereken önemli bir husustur. Öğretim yılları boyunca DEVLET desteği ile; en iyi bilgilere sahip olarak yetiştirilmelidir. Devlet,bu imkanı verirken; öğrenciye düşen; çalışarak bu fırsattan en iyi şekilde istifade etmektir. Bazen de; öğrenciler açısından, eğitim ve öğretim sürecini, yeteri kadar, değerlendirdikleri söylenemez. Bugün, hayatın her türlü nimetlerinden istifade eden genç kardeşlerimizin, öğrenmenin gerektirdiği çaba ve gayreti yeterince gösterdiklerini göremiyoruz. Zaman açısından eğlence mekanlarında, dinlenme mekanlarında, geçirdikleri zaman kadar; kütüphanelerde, dersliklerde, laboratuvarlar da, geçirdikleri söylenemez. Kimi öğrencilerimiz için, yüksek tahsil hayatı; eğlence ve oyun gibi algılanmaktadır. Kendilerine verilen imkanlar, kendilerinden önceki nesillere verilmeyen imkanlardır. Para, burs, gelecekte başarılı işler yaptığı zaman; ödüllendirme politikaları, imrenilecek konumdadır. Bugün uluslararası okullarla irtibat, karşılıklı olarak istifade etme olayları bir gerçektir. Yüksek lisans, doktora öğrencilerinin desteklenmesi, gerçeği ortadadır. Ülke içerisinde üniversiteler arasında dayanışma ve yardımlaşma projeleri vardır, uygulanmaktadır.
Okulların fiziki şartları imrenilecek hale gelmiştir. Özel yüksek okulların, devreye girmesi ile; iyi ve güzele yönelmek adına rekabet başlamıştır. Bu konu özenilecek bir durumdur. Burada var olan durumların; Devlet yöneticileri tarafından daha da iyileştirileceği ve güzelleştirileceğine dair müjdeler vardır. Önceki nesillerden yüksek tahsil yapan insanlar; bu duruma gıpta ile bakmaktadırlar.
Son zamanlarda, ortaya konan uygulamalarla; Kısacası, öğrenci okul, dershane, ev, üçgeni içerisinde hayatının en güzel zamanlarını geçirirken, test ve aşırı ders çalışma durumundan kurtulacaktır, ümidini taşıyorum. Küçük bedenler o ağır yükleri omuzlarından atacaklardır. Böyle bir konumda en önemli faktörlerden birinin öğretmen kadrosu olduğunu unutmayalım. Değişik yazılarımda belirttiğim gibi, Öğretmen en kaliteli bir şekilde yetiştirilmelidir. Sonuçta insan yetiştirecektir. Öğretmen yetiştirme hata kabul etmez. Ülkenin öncelikli meselesi olmalıdır. Nasıl ki; öğrencilerin her türlü ihtiyacı Devlet tarafından karşılanırken; Öğretmen arkadaşlar da madden bir düşünceleri olmamalıdır. Kendisini başkalarına muhtaç etmeyecek bir gelir olmalıdır ki; tüm düşüncesini öğrencilerini yetiştirmeye versinler. İdareci kadroların, gereksiz uygulamalarla, sık, sık değiştirilmesi yerine; kalıcı, tatmin edici, işin ehli olan insanların, göreve getirileceği, bir sistemin uygulanması gerekir. Milli Eğitim, Devlet politikası olmalıdır. Yoksa; rahatsızlıklarımız, bitmez…
Vatanımın gül kokan çocuklarını okumaya teşvik edelim. Onların daha güzel koku verdiklerine şahit olacaksınız. Yeter ki; onların yaşamasına, yeşermesine, büyümesine, zemin hazırlayalım. Eğiticiler ve öğreticiler olarak, sevgi en büyük gücümüz olmalıdır. Onlar daha açmamış çiçeklerdir. Bahçıvan olarak çiçek yetiştirmek varken, onları kesen biçen biri olarak anılmak iyi değildir. Onları kötü ve yanlış düşüncelerle yetiştirmek yerine; Gül yetiştiren insan olmayı tercih edelim. Unutmayalım çocuklarımızı nasıl yetiştirirsek; onlar öyle yetişecektir. O nedenle yetiştirici kadrosunun çok dikkatli seçilmesi gerekir. Bu konuda gereken özen gösterilmelidir. Üniversitelerde, bazen hocaların şahsi hataları yüzünden, gençlerin seneler kaybettiğini duyuyoruz. Gerçekten, acı veren bir durumdur. Umarım bu hatalar sürekli olmaz, gençler gereksiz olarak bazı şeylerin israfı ile baş başa kalmazlar. Başarılı olamayan bir hoca, başarılı olamayan yüzlerce öğrenci demektir….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.