
Şadiye ÖZTÜRK
HATME, SOHBET VE RABITA
Dede-Paşa Efendi, kitabının bu bölümünde tarikat erbabının hafta da bir veya her akşam yaptıkları Hatme'yi anlatıyor.
-Hatme'nin de tek başına olanı vardır. Mazeret hududunda, insan yalnız olur, ihvanlardan ayrı kalıp tek başına bir yerde yaşar, bir işi için uzak bir yere gider veya çok yorgun ve bitap düşer, ala meratibin.. (yani tertip üzere) Bunun gibi hatme yapmak ister. Gözünü yumar, 'Euzü-besmele' çeker, yirmi beş 'istiğfar' söyledikten sonra, Şeyh efendisinin de dahil olduğu bir halkaya gönülden iştirak eder. Şeyh efendim 'rabıtayı şerif' buyurdu, ' Fatihayı şerif' buyurdu, 'Salavatı şerif' dedi. 'Ya Baki entel Baki, ya Baki entel Baki, ya Baki entel Baki, ya Baki entel Baki, ya Baki entel Baki' der. Ve 'Salavatı şerif' buyurdu diye rabıta eder gibi hayal ederek, her birinde birer an veya bir zaman duraklayarak gönlü ile bu meclise iştirak eder. Sonunda da: Şeyh efendim Silsileyi Şerifi de okuyup aşri şerifi de okudu, diyerek bir Fatihayı Şerif okur, tamamıyla hatme yapmış olur, hatme sevabı ve feyzi alır. Tek şartı: Hastalık gibi, tek ve yalnız kalma gibi, çok yorgunluk ve bitap düşme gibi mazeret hallerine mahsus olmasıdır.
İzahı: Görüldüğü gibi tarikatlarda Hatme yapmak o kadar önemli ki, adeta olmazsa olmazı gibi. Yukarıda anlatılan hayali hatme, mürit mazeret nedeniyle ihvan ile beraber Şeyhinin nezaretinde Hatme'ye katılamazsa tek başına olsun yine hatme yapar. Sanki şeyhin komutasında yapıyormuş gibi hayal ederek Hatme'yi bitirir. Aslında İslam dininde ayetle ve hadisle gelmiş böyle bir ibadet yoktur. Tarikat usulünde iki türlü Hatme vardır. Birincisi: Hatmi Kadiri, ikincisi ise Hatmi Hacegandır. Birincisi zahiri zikir yapan A. Geylani ve takipçileri tarafından icat edilmiştir. İkincisi ise adı üstünde Nakşi silsilesinden gelen Hacegan tarafından adet edilmiştir. Bunlar birer bidat olarak sonradan icat edilmiş ve ibadet olarak kabul edilmiş uygulamalar olmasına rağmen öyle önemsenir ki, bir kısım ihvan beş vakit namaz kılmayı ihmal etseler bile, günlük Hatme'ye katılmayı ihmal etmezler.
Dede-Paşa Efendi, sözlerinin burasında kendine o kadar güveniyor ki, C. Rumi 'nin 'Kim olursan ol yine gel' sözü gibi, tarikatına günahkarları davet ediyor:
-Bizim tarikatımız günahkarlar tarikatıdır, günahı olmayan ( günahım yoktur diyen) bize gelmesin.
Dede-Paşa, sohbeti şöyle anlatıyor:
- Sohbet kalpten zuhur eder. Kalbin sahibi ise neticede Allah'tır. Öyleyse sohbeti Mürşid-i Kamil buyurur, Rasulullah Efendimiz (SAV) buyurur. Neticede bizzat Allah buyurur. Kalb Allah'ın harika sarayıdır. Kalbden zuhur eden sohbeti Cenabı Allah'ın zatı yapar. Tarikat sahipleri, zahir ve batın Onlarda mevcut olduğundan, söylemiş olduğu kelamı daima ruha söylerler. Ruh o sözden fevkalade lezzet ve kuvvet alarak tedricen (yavaş- yavaş) hakikatine malik olur.
İzah: Dede-Paşa, sanki söyledikleri kanunmuş gibi buyuruyor: Sohbet Kalpten çıkıyor, kalbin sahibi Allah, öyleyse sohbeti Mürşidi kamil, Rasulüllah ve Allah buyurur. Yani, Mürşidi kamil, eşittir Rasulüllah, eşittir Allah. Tarikat sahipleri zahir ve batın sahibidir. Bu cümlenin ayetteki karşılığı 'Alimül ğaybi veşşehadeh' tir. Yani, görüneni ve görünmeyeni Allah bilir' demektir. Yine aynı konuya geliyoruz, yani Allah'ın bildiğini tarikat sahipleri, şeyhler de bilir' diyor.
- Sohbet, satırdan değil, sadırdan hasıl olur. Sadr ise, ruh kemaline malik olunca hasıl olur. Sadrın sahibi ise sohbetin sahibi olan Rasulullah (SAV) Efendimiz ve Allah'ın zatıdır. (Yine göksün sahibini hem Rasülüllah ve hem Allah yaparak, Peygamberi Allah'a ortak yapıyor.)
-Zahir, caiz-maizdir diye ağız ile konuşurlar. Ağzından çıkanı da kulakları işitmez. Evliyaullah'ın sohbeti ise candan gelir. Can ise canandandır. Canandan gelen sohbet ise hakikate malik eder. Mürşid-i Kamilin sohbetini o mürşidin sahibi söyler. Zahirde onun lisanından zuhur eder ama 'Söyletendir söyleten'.
Dede Efendiye göre zahir caiz değil, sohbet candan dolayısıyla canandan gelir. Burada can, mürşidi kamil, Canan Allah oluyor. O halde Mürşidin sohbetini onun sahibi olan Allah söyler. Görünüşte Mürşidin ağzından çıkar ama söyleten Allah'tır.
Dede-Paşa'nın anlattıkları yazmaya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.