Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

İSLAMIN ÖZÜNDEN UZAKLAŞIYOR, ŞEKİLLERLE UĞRAŞIYORUZ: EMEVİ MÜSLÜMANLIĞI

Ülkemizde ve dünyada Müslümanlara bir haller oldu. Müslümanlık adına, islamın ana kaynaklarında olmayan acayip bir islam anlayışı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Çocuklarımıza isim koymadan tutun da günlük hayattaki davranışlarımıza kadar Peygamberimizin hayatında olmayan, aşırılıklarla dolu, islam diye Arap ve Fars milliyetçiliği dayatması yaşıyoruz. Bunu tarihte Emeviler yapmıştı, şimdi Emevi Müslümanlığı yeniden hortladı. Nedir bu Emevi Müslümanlığı Gelin birlikte islam tarihine bir yolculuk yapalım
Peygamberimiz islamı tebliğ ederken Mekke valisi Ebu Sufyan'dı. Yani saltanat Ümeyyeoğullarındaydı. Hz. Ali dönemindeki halifelik mücadelesinde Hz. Ali'ye rakip olan Muaviye, Ebu Sufyan'ın oğludur. Muaviye, Hz. Ali ile Sıffın Savaşında karşılaştığında askerlerin mızraklarının ucuna Kur'an-ın sayfalarını taktırdı. Hz. Ali ve ordusu bunu görünce savaşmadı. Böylece tarihte ilk defa İslamiyet siyasete alet edildi. Kurultayın şura ile halife seçme dönemi kapanarak halifelik saltanata dönüştü ve yeniden Ümeyyeoğullarına geçti. Muaviye'den sonra yerine geçen oğlu Yezid, yaptığı zulümlerle Müslümanları perişan etti. Kerbela Vakası bu dönemde yaşandı. Hz. Hüseyin'in mübarek başı kesildi, Hz. Hasan zehirlendi. Peygamberimizin torunlarının torunları yaşadıkları zulümlerden kaçmak için kendilerine çok çok hürmet eden Türklerin davetlerini kabul ederek Türkistan'a göç ettiler. HZ. ALİ, EMEVİLER İÇİN: ''BUNLAR DİN ELBİSESİ GİYİYORLAR AMA TERS ÇEVİREREK GİYİYORLAR'' DEMİŞTİR. GERÇEKTEN İSLAM DİNİNİ TERS ÇEVİREREK YAŞATMAYA ÇALIŞTILAR. Yezid döneminde O'nun baskısıyla her hafta cuma hutbelerinde Peygamberimizin torunlarına hakaretler edildi. Gerçekleri söylemekle görevli din adamları, alimler siyasetçilerin emrine girdiler. Emeviler, islamiyeti Arap milliyetçiliğine dönüştürdüler. Arapların dışındaki Müslümanları aşağıladılar. Arap olmayan Müslümanlara mevali (azad edilmiş köle) ismini taktılar. Müslüman olan diğer milletlere ikinci sınıf insan muamelesi yaptılar. Bir Arap kadının, müslüman olsa bile Arap olmayan biriyle evlenmesini kabul etmediler, toplumdan dışladılar. Arapların cahiliye örf ve adetlerini islam diye dayattılar. Uydurmacılık, bid'atlar Emeviler döneminde islama sokuldu. İslamın özünden uzaklaşıldı, şekillerle cahiliye dönemi Arap gelenekleriyle yaşamaya başladılar. Asıl islamdan (Kur'an ve sünnet) ve bilimden uzaklaştılar. Şekilcilik ön plana çıktı.
Bugün ülkemizde Emevi müslümanlığına koşar adım ilerliyoruz. Araçları amaçların yerine koyar olduk. Yapacağımız her davranışta amacımız Allah'ın rızasını kazanmak olmalı iken araçları, ön plana çıkarır olduk. Zaman zaman şekillerden medet umar hale geldik. Hurmadan, çekirdeğinden medet umma cehaletine saplandık. Peygamberimizin öğretilerini yaşayıp, Allah'tan medet ummamız gerekirken hurma ağacını kutsayıp, hurmadan medet umar olduk. Televizyonlardaki dini programlarda şekilcilik diz boyu. Sorulan şu sorular seviyemizi gösteriyor:'' Hocam öksürünce kumaş mendil kullanmak şart mı, kağıt mendil kullanmak günah mı '' Adaletsizlik, kul hakkı yeme, bilimde geri kamışlığımız almış başını gidiyor biz nelerle uğraşıyoruz. '' Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez'' ayetine rağmen israfta dünya şampiyonu olduk. Arapların milli kıyafetlerini islamın evrensel kıyafeti olduğuna inandık. Ebu Cehil'in de aynı kıyafetleri giydiğini hiç düşünmedik. Peygamberimiz Baltık, İskandinav ülkelerinde yaşasaydı başka şekilde giyinmek zorunda kalacağını hiç aklımıza bile getirmedik. Müslümanlığı Arap entarisine eşitleme günahına düştük. Müslüman olan İngiliz sanatçı Yusuf İslam: ''Yıllarca entari giymeden Müslümanca yaşayamayacağıma inandım. Bu tür hayat tarzımı İngiliz yöneticilerin desteklediğimi gördüm. Entarili kıyafetlerimden dolayı Müslüman olmayı düşünen İngilizlerin islamdan uzaklaştığını anladım.'' Seksenlerde dönemin dışişleri bakanlarımızdan biri Alman meslektaşına: '' Bu tür faaliyetlere niçin izin veriyorsunuz '' dediğinde Alman bakan: ''Biz onlara minnettarız, çünkü Almanlar islamiyete çok sıcak bakıyorlardı. Bu insanların kıyafetlerini görünce vazgeçtiler, hıristiyan kaldılar'' demiştir. Ülkemizde de tarikatlar, cemaatler Araplardan daha Arap milliyetçiliğini, Arap geleneklerini islam diye mensuplarına yaşatıyorlar. Ebu Cehil'in de aynı geleneklere bağlı, aynı kıyafetlerle yaşadığını hiç düşünmüyorlar.
Tarikatlarımız, cemaatlerimiz Arap örf ve adetlerini Araplardan daha çok savunmaktadırlar. Yıllarca ''Gavur kıyafeti'' diye bize anlatılan pantolon-ceket kıyafetlerinin tarihte ilk defa Türklerin bulduğu gerçeğini hiç anlatmıyorlar, İngiliz kıyafeti olarak gösteriyorlar. Halbuki bilim adamları belge ve bulgularla ispatlamışlardır batılılar pantolonu Türklerden öğrenmişlerdir. Atı ilk evcilleştiren Türklerdir. Entari ile ata binemeyince kılıçla entariyi iki bacaklarının arasından kesip, dikerek pantolonu bulup, ata rahat binebilmişlerdir. Tarihte en yüksek medeniyete Romalılar döneminde ulaşan batılılar pantolonu bilmiyorlardı. Bütün Roma heykellerinde bu durum görülmektedir. Romalılar, pantolonu Atilla döneminde Hun Türklerinden öğrendiler. Pelerinle rahat savaşamayan Türkler ilk kollu kıyafeti icat ettiler. Ama dini guruplarımız bu kıyafetleri batılıların diye dışladılar. Tarikat ve cemaatlerimiz çalışmayı, üretmeyi teşvik etmiyorlar. HACI BAYRAM VELİ ATAMIZ TAŞLI, ÇORAK ANKARA'YI ÖĞRENCİLERİYLE YEMYEŞİL BAHÇELERE ÇEVİRDİ. SİVAS'TA ONLARCA TARİKAT, CEMAAT VE ON BİNLERCE MENSUPLARI VAR AMA SİVAS'TA YEŞİLLİK YOK. HER TARİKAT-CEMAAT BİR BAHÇE OLUŞTURSAYDI SİVAS YEMYEŞİL OLURDU. ÇALIŞMAK ZORUMUZA GİDİYOR, SICAK MEKANLARDA TESBİH ÇEKMEK İŞİMİZE GELİYOR.
Türk Milleti çocuklarına Türkçe isim koyamaz olmuştur. Alparslan, Çağrı, Tuğrul, Ertuğrul, Orhan… isimleri unutulur oldu. Müslümanları ezmeye çalışan D. Roma'yı (Bizans) yenen, İslamın halifesini D. Romalıların elinden kurtaran Tuğrul ve Çağrı Beylerin, Alparslan adlarını bile çocuklarımıza koyamaz olduk. Çocuklarımıza koyduğumuz Arap isimleriyle aynı adı taşıyan milyonlarca azılı kafirin olduğunu hatırlamadık. Peygamberimizin hiç koymadığı isimleri koymaya başladık. Kur'an'da var mantığı ile aşırılıkları yapmaya başladık. Kur'an'da örümcekten, bitkilere kadar olan isimleri de koyacak mıyız Haberlerde izledik, yaşadıklarımıza isyan eden bir il müftüsü ''Aleyna aleyhimize, üzerimize bela, Keziban yalancı, Bekir uzun, Osman ejderha, Sanem put, Melis tanrıça, Rumeysa gözü çapaklı, Jülide perişan, İrem Allah'ın gazabına uğrayan sahte cennet …her Arap ismini koymayın'' dedi. Karahanlılar, B. Selçuklular döneminde İran yüz yıllarca Türklerin egemenliğinde kalmıştır. Bugün İran'daki en önemli tarihi eserlerin tamamı Türklerin eseridir. B. Selçukluların başkenti Rey, Tahran'ın içinde kalmıştır. Biz islamı İranlılardan öğrendik. Araplarda peygamber sözcüğü yok resul, nebi var. Namaz yok salat var. Bizde aynılarını kullanıyoruz. Bunun gibi yüzlerce kelime sayabiliriz. İran'ın milli gelenekleri ve adetlerini Müslümanlık diye yaşar olduk. Tarikatlar, cemaatler Arapçayı kutsallaştırma adına şiddetli bir Arap milliyetçiliğini mensuplarına yaşatıyorlar. Ezan, namaz gibi temel ve evrensel ortak ibadetlerimiz elbette Kur'an'daki haliyle Arapça okunmalıdır. Ancak günlük hayatımızdaki dualarımızı niçin Türkçe yapmıyoruz HAŞA ALLAH'IN TÜRKÇEYİ ANLAMADIĞINI MI SANIYORSUNUZ Ülkemizde BİR YANDAN İNGİLİZCE SEVDASI BATILILAŞMA HAYRANLIĞI, DİĞER YANDA BUNLARA KARŞILIK OLARAK ARAPÇA-FARSÇA SEVDASI TÜRK KÜLTÜRÜNÜ TEHDİT ETMEKTEDİR. İNGİLİZCE, ARAPÇA-FARSÇA KÜLTÜR EMPERYALİZMİ İLE KARŞI KARŞIYA BULUNUYORUZ. HAÇLI EMPERYALİZMİN KARŞITLIĞI ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİ YAŞAMAK OLMAMALIDIR. İslamın bin yıldır bayraktarlığını yapmış, Adriyatik'ten-Çin Seddine kadar birçok milletin Müslüman olmasına vesile olmuş ve dört yüz yıl haçlı seferlerine karşı bütün islam alemini korumuş Türk Milletinin kültür milliyetçiliğini yaşatmak zorundayız. Türk Milleti ırkçılık yapmayan tek millettir. Unutmamalıyız ki özünü, dilini kaybeden milletler dinini de kaybetmek zorunda kalmışlardır. Amacımız ne Arap düşmanlığı ne de Arap ırkçılığıdır. Emevi islam anlayışından uzaklaşıp gerçek islamı yaşamaktır.
Çare nedir Nitelikten ziyade nicelikleri ön plana çıkaran islamın özünden uzaklaştıran Emevi müslümanlığını terk edip islamın ana kaynaklarına Kur'an ve sünnete sarılmalıyız. Duanın önce fiili dua: çalışmak, öğrenmek, üretmek, ''Önce tedbir sonra takdir'' olduğunu yeniden hatırlamalıyız. YÜZDE DOKSAN DOKUZU MÜSLÜMAN OLAN SEKSEN MİLYONLUK TÜRKİYE'DE ÖMRÜNDE MEAL-TEFSİR OKUYAN KAÇ KİŞİ VARDIR KUR' AN İLE TÜRK MİLLETİNİN ARASINDAKİ ENGELLERİ KALDIRMALIYIZ. HERKESİN ARAPÇAYI ÖĞRENEMEYECEĞİ GERÇEĞİNİ ARTIK KABUL ETMELİYİZ. ARAPÇAYI KUTSAMAK ADINA TÜRKÜN MEAL, TEFSİR, HADİS KİTAPLARINI OKUMASINA ENGEL OLMAYI BIRAKIP OKUYUP, ANLAMASINI TEŞVİK ETMELİYİZ. Tekrar özümüze dönüp, asıl olanın bilim üretmek olduğunu anlamalıyız. Arapların saltanat çekişmelerinden, kabilecilik anlayışından uzaklaşmalıyız. MATURİDİ- HANEFİ İSLAM YORUMUNA SARILMALIYIZ. DİNDARLIKTA EN ÖNEMLİ ESASIN; ADALET, KUL HAKKINA RİAYET, ÇALIŞIP, BİLİM ÜRETMEK OLDUĞUNU TEKRAR HATIRLAMALIYIZ.
Selam olsun Kur'an ve sünnete sarılıp, tembelliği terk edip, çalışıp, öğrenip, üretip, Allah'ın rızasını kazananlara Selam olsun Türklük gurur ve şuuru islam ahlak ve faziletini yaşayanlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi