Şadiye ÖZTÜRK

Şadiye ÖZTÜRK

SEN NE DİYON GARDAŞ ...

Goynümle mi terkettim sanıyon Sivas'ı gardaş... Öyle olsaydı 'Madımağı' çalan bir davul duysam, durup dinler miydim ... Poşa Memmed'in eli sanar mıydım tokmağı tutan eli.
Ekranda bir halay ekibi görsem;
-Sivas'ın ekibi olacak, hele bir de başını İbicek çekecek ki , diye hayıflanır mıyım
-Sarardım ben sarardım, diyen şarkılara eşlik ederken gözlerim yaşarır mıydı
-Su istasyonlarından benzin alır gibi aldığımız suları her içişimde,Behrampaşa suyunu, Mihrivefa'yı anar mıydım ... Veya plastik şişelerdeki tatsız suyu yudumlarken gözlerimi yumup boşuna Kepeneğimin tadını hissetmeye çalışır, bulamadığım için kesif bir hüzne arkadaş olur muydum
-Şu, bir kere gördüğüm yüzü bir kere daha görme ihtimalinin az olduğu, meydanların, caddelerin adam kaynadığı şehirde, bir kişinin dahi bana selam vermemesiyle yaşadığım koyu yalnızlığın içinde, İstasyon caddesinde yüz metre yürüyüp elli dostumun selamını aldığım günleri hatırlayınca kahrolur muydum ..
-Toprak diyen Veysel'in çıktığı yiğidolor diyarının toprak sevdalı insanı olarak, topraktan uzaklaştırdı diye asfalta küser miydim Teravihlere gidip, sadece Sivas camiilerinde okunan 'Ya Hannan, Ye Mennan' ilahisini arar mıyım, bulamayınca cami cemaatine küser miydim Paşa fabrikasında çimenlerin üstünde yalınayak gezdiğim günleri, kaybettiğim ve bir daha bulamayacağımı sandığım bir hazine değerinde hatırlar mıydım ...
-Porit'i yeniden yaşamak için, gözümü kapayıp kendimi kandırmak üzere saunalara gider miydim
-Bir bahar günü, rastgele bir pamuk parçasının uçuşunda, Sivas selvilerinden çıkan, belki de Sivas'ta yaşayan Sivaslıların kızdığı pamuklardan sanıp, elime alıp, yakuttan bir parça gibi seyreder miydim Deli gibi 'Sivas'tan mı geldin ' diye sorar, sonra da kimse duydu mu endişesiyle sağıma soluma bakar mıydım ...
-Bir hemşehrimi görsem, bırakın dostumu, akraba mı, mahallemin kopeğine kedisine kadar sorar mıydım ...
-Tarhana'da yaşadığım çocukluğumu ismen de olsa hatırlatıyor diye yıllardır çorbalardan hep tarhanayı tercih eder miydim ...
Hayır hayır... Sivas'ta yaşayıp, Sivas'ı sevdiğini sananlar bile, terketmek zorunda kaldığım Sivas'ı benim kadar sevemez.
Ben bilirim;
-Sivas'ın mehtabıyla bu büyük şehrin mehtabı arasındaki farkı. Ben bilirim Sivas'ta nem az olduğu için mehtaplı bir gecede yerdeki topluiğneyi bile bulabileceğini, ben bilirim büyük şehrin neon ışıklarının kaybettiği mehtabı.
Ben bilirim;
-Paşafabrikasındaki çamın değerini, kemik bıçağımızın özelliğini ve kalemliklerin güzelliğini ve bunun için saklarım kasamda... Ve ben hasretimin büyüttüğü yüce bir sevdayla severim Sivas'ı...
Ve size soruyorum ey Sivas'ta yaşayanlar. Yıllardan sonra Sivas'ıma döndüğümde, içinde kedilerin yaşadığı, büyükanne ve büyükbabaların hürmet gördüğü konakları yıkılmamış, Arnavut kaldırımları sökülmemiş, dokusu bozulmamış hiç değilse elli metrelik bir sokakta yürüme zevki yaşayabilecek miyim ..
Haa, Sivas'a gelmediğimden dolayı beni vefasızlıkla suçluyorsunuz...
Doğrusunu söylemek gerekirse Sivas'a gelmekten korkuyorum. Hayalimde ki şehrin güzelliklerinin betonlaşmış olmasından korkuyorum.
Bir zamanlar vakar içinde, alınları açık, başları dik yaşayan konakların, tek özellikleri yükseklikleri olan beton yığınları içinde ki mahcubiyetini görmemek için Sivas'a gelmiyorum.
Ve bazı dostlarımdan duyduğum haberlerle ürperiyorum.
Atalarımın kokusunu aldığım, tarihin sesini duyduğum bir konağın, bahçesiyle birlikte kazınıp atıldığını gördüğümde dayanacak taş kalbe sahip olmadığım için Sivas'a gelmiyorum.
Ve ben Sivas'ı bıraktığım haliyle içimde yaşıyorum. Ben bu Sivas'ı seviyorum. Ben o Sivas'ı özlüyorum.
Haa, dostlarım... Yolunuz düşer de bu büyük şehre gelirseniz 'Bir Yudum Kepenek Suyu' getiriniz... Son anımda zemzem gibi dudağıma sürülmesi için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye ÖZTÜRK Arşivi