Talha Gurbetçi

Talha Gurbetçi

İmam Hatip Lisesine Öğretmen Olarak Dönüyorum

Gazi Lisesinde yapmış olduğumuz hizmetlerden sonra; Zorunlu olarak, Asıl yuvamıza dönüş kararı verildi. Bu karar, müdürler komisyonu ile, alınmıştı.

Rüzgarlı ve hafif yağmurlu bir günde; seneler öncesinde, mezun olduğumuz okulumuza; Öğretmen olarak atılmanın heyecanı ile; idareci arkadaşların yanına girmiştim.

İşte O, an; zamanın derinlikleri beni aldı ve yıllar öncesine götürdü.

Kuran okumasını ilk okul yıllarından itibaren, bildiğim için; babam beni, İHO okuluna kayıt ettirmeye karar vermişti. Babam elimden tutarak; bugün yıkılarak, yenisi yapılmak istenen; eski okulun merdivenli girişinden, içeri soktu. Hemen sağdaki ilk oda; sonradan öğrendiğim kadarı ile Okul İdaresi imiş. Hafızam beni yanıltmıyor ise; Müdür Yardımcısı, Ziya isminde bir hoca idi.

O, bina ile birlikte; orada eğitim ve Öğretim gören binlerce insanımızın; hatıralarının geçtiği mekanlar da yok olacaktı.

MÜDÜR  YARDIMCISI

Bana geniş açıklamalar yaparak; okul hakkında bilgi veriyordu.

O Yıllarda Ülkemizde açılan İMAM HATİP OKULLARININ, ilklerinden idi. Bu Bina, eğitime açıldığı zaman;  tabelasında, 1962 yazılmıştı.

Şehrimizin manevi değerlerinin önderliğinde; şehrin merkezine, oldukça; güzel bir bina yapılmıştı. Ben, Binayı tanımaya çalışırken; Müdür Yardımcısı, bana çeşitli sorular, soruyordu.

Henüz okul mezun vermemişti. Benim kayıt yaptırdığım yıl; Okulda en büyük sınıf 5. Sınıf idi. Yani, mezun olmalarına, iki yıl vardı.

O bakımdan da bana heybetli görünüyordu.

Ömrümüzün bir-çok yılını geçireceğimizi, bilmediğimiz bu bina ile; ilk tanışıklığım, böyle gerçekleşti.

Sonrasında; İlk Okuldan mezun olduğum sınıf arkadaşlarım karşılaştığımız zaman, hangi okula kayıt yaptırdın, diye soruyorlardı.

- İHO,  diye cevap alınca, şaşırıyorlardı. Öyle bir okul, olduğunun farkında bile; değillerdi.

Ben, heyecanla okulun açılmasını beklemiştim.

Okulun açıldığı zaman; ortaokul birinci sınıfın üç adet olduğunu gördüm. Yani, bu okulun

varlığından birilerinin haberi olmasa bile; bazılarının haberi vardı. Çok sevinmiştim.

Bütün bu hatıralar, bir film şeridi gibi; gözümün önünden geçti. Okul idaresi bana bir haftalık ders çizelgesi, hazırlamıştı. Ben, O resmi işlerin değil; kafamda canlanan hatıraların peşindeydim. Yıllarımı geçirdiğim, bir binaya geri dönmüştüm.

Hatıralar, tüm benliğimi sarmıştı. Hatta, bir ara yutkunamaz oldum. İdareci arkadaşın; 

-Hocam iyim isiniz Sorusu beni biraz kendime getirdi.

-Evet, dedim.

İdareden, resmi yazımı aldıktan sonra; Eski Binanın bahçesine gittim. Beni kimsenin fark etmesini istemediğim bir köşede; Uzun, uzun hatıralara daldım. Zamanın ne kadar geçtiğini, elime damlayan göz yaşım; hatırlattı.

Evet, nice yıllar… Nice dostluklar… Nice yaşanmış iyi ve kötü günler… Nice hatırlandıkça; yüzümüzün bir çocuk gibi, gülüşle dolacağı hatıralar…

Yine hatırlandıkça; yüzümüze bir şamar gibi inen düşündürücü, acıklı, günler…

Kafam allak, bullak… Gözümün önünden hatıralar, hayaller, gibi, gelip geçiyor…

Oturduğum yerden kalkamıyorum.  Sanki, Gücüm gitmiş… Boğazında pranga olan bir mahkumu; esaret duygusu benliğimi kaplamıştı…

Ne kadar zaman geçti, bilmiyorum.

Beni tanıyan bir öğretmen arkadaşın sesi ile; kendime geldim…

Arkadaşla birlikte eski okul binamızın, merdivenlerinden çıkarak; öğretmenler odasına, gidişimiz anında; binanın her taşından bir hatıra fırlayarak; üzerime, üzerime geliyordu. O kadar yorulmuştum ki; Öğretmenler odasında, beni tanıyan arkadaşlar; 

-Hocam hasta mısın Diye sordular…

-Evet, hatıraların altında kalmışlığın hastası…

Bu hal aldı beni çok eski günlere götürdü.

İmam Hatip Orta Okuluna kayıt yaptırmıştım. Okul Evimize bir hayli uzaktı…

Orta tahsilimiz; Çocukluk yıllarımızdan çıkıp, gençlik yıllarımıza ilk adım attığımız zamanlara, denk gelir.  Tahsil hayatının ilk günleri; Yeni bir heyecan, yeni bir başlangıç, yeni bir umut demektir. Geleceğe, ümitle bakmaktır.

Uzun sürecek bu yolculuğumuz, Altmışlı yılların ortalarında, başladı.  HAFIZALARIMIZA, mermere yazılan, yazılar gibi; derinlere kazılmış, kolay, kolay silinemeyecek, anılarla dolu, unutulmayacak yıllar... KADİM DOSTLUKLARIN, TEMELLERİNİN ATILDIĞI YILLAR...

Okulum olan; İmam Hatip Ortaokuluna, ilk başladığım günlerde; beni şaşırtan şeylerden biri, diğer illerden,  şehrimize gelerek; aramıza katılan arkadaşlardı. Karadenizli, Ankaralı, hatta Bursalı kardeşlerimiz, vardı.

O, yaşlarda, uzak yerlerden; şehrimize tahsil hayatı için gelmişlerdi.

Onları bağrımıza basmak, görevimizdi. Aşımızı, sevincimizi, yiyeceğimizi, düşüncelerimizi, paylaşmak; büyük bir onurdu.

Onların varlığı bizi şaşırtırken; beraberinde  O arkadaşlar, gurbet, kavuşma, hasret, ayrılık, kavramlarını bizimle tanıştırıyor ve anlamlarının; ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyordu. O zamana kadar pek tanışık olmadığımız, bu kavramları; arkadaşlarımız sayesinde, dopdolu yaşar olmuştuk. Kimi zaman bir köşede ağlayan arkadaşlarımızı gördüğümüzde; sebebini pek anlamasak da dikkatimizi çekmişti. Sonradan, O, kavramların neler ifade ettiğini yaşayarak; öğrendik.  Onları ağlatmamanın, sevindirmenin yollarını aradık. O yıllardan kalma; kadim, dostlarımız, oluştu. Bu arada, kaybettiğimiz tüm arkadaşları, rahmetle anıyorum.

Yıllar sonra; öğretmenlik mesleğimin başlangıcı sayılacak zamanlarda Yine bir yatılı okul gerçeği ile karşılaşmıştım. Yine uzak, uzak şehirlerden; şehrimize tahsil hayatını devam ettirmek için gelen gençler... Ülkemizin değişik şehir ve kazalarından buraya gelmişlerdi. Öğretmenlik yıllarımın bitimine kadar; hep yatılı okullarda çalıştım. Ancak, bu sefer konumumuz farklı idi. Artık sorumluluğu olan bir öğretmendim. Ne kadar da olsa; yıllar önce yatılı arkadaşlarla olan iletişimimin vermiş olduğu tecrübe ile; onların yaşadıkları, hep gözümün önüne geliyordu. Gariplik, hasret, ayrılık, kavuşmak, kavramları, yine karşımıza çıkmıştı.

Bir tebessümün, bir gülümsemenin, bir selam vermenin ne kadar önemli olduğunu biliyordum.  Onlar için; Aile hasreti her şeyin önünde geliyordu. İlerleyen senelerde, yatılı okul öğrencilerinin de artık çok uzaklardan değil aynı şehrin insanları olduğuna şahit oldum. Dolayısıyla; ilk yıllardaki, duygu ve düşünceler, gittikçe zayıflıyordu.

O, okullarda yaşadığımız kimi anıları, belki hatırlayacağım ve yazacağım... Çok derinden etkileyen nice anılarımız var...

Kimi zaman bir şiirin dizelerinde, kimi zaman mırıldanan bir türkü ve şarkıda, kimi zaman arkadaş sohbetlerinde terennüm edilen; Koskoca yüreklere sığmayan, dışarıya taşan bu özlemler; kelimeler olarak konuşmalara, kağıtlara dökülüyordu. Amma ne dökülüş...

Bazen bir çığ misali, bazen önü alınamayan bir su misali, ne varsa önüne alıp götürüyordu. Kimi zaman; sakin, duru, sessiz, hayatını devam ettiriyordu. Neler vardı, o, yüreklerde;  Ancak yaşayanlar bilirdi. Bildiğim, tüm bu dönemlerde; kadim dostlukların, güçlü dayanışmaların, güçlü arkadaşlıkların temelleri atılıyordu. Senelerce unutulmayacak anılar ve güçlü arkadaşlıklar,  kuruluyordu...

Kısacası, şehrimize tahsil hayatını devam ettirmek için gelen bu arkadaşlar; ilerleyen hayatımızın değişik zamanlarında vazgeçilmez insanları oldular. Kimi zaman gülerek hatırladığımız, kimi zaman hüzünlenerek hatırladığımız; sayısız anılar. Bazen bir kor ateş gibi yakan, bazen derin bir ahhh.., çektiren... Bazen buz gibi soğukluğunu hissettiren anılarla, hafızalarımızın vazgeçilmezleri oldular.

Bu olayları bilmeyen insanlar için; bu anlattıklarımın, bir anlamı olmayacağını biliyorum. Çünkü, öğrencilik yıllarımda bile; bu arkadaşlara sahip çıkmamızı anlamayan, hatta bizimle alay eden arkadaşlar vardı.

Bugün rahmetle andığım; Kamil Yılmaz, Yalçın Kılıç, Asım Şahin, Faruk Sert, 

Hala irtibatımızın ve dostluğumuzun devam ettiği, kimi zaman evimde misafir ettiğim; Hikmet Naci, Mecit Yılmaz gibi arkadaşlar.  İsmail Demirhan, Osman Sezen, Kaya Sümer,  gibi misafir  dostalarımız...

Öğretmenlik yıllarımda; yatılı arkadaşlara yakın olmak ve sahip çıkmak adına yaptığımız bazı davranışlar bile; birileri tarafından hoş karşılanmamıştı. Çünkü, onların geçmişlerinde; yatılı arkadaşlara sahip çıkmak gibi, bir gelenek yoktu.   O arkadaşlarla, dostluk ve arkadaşlık çerçevesinde; sahip çıkma adına, böyle olaylar yaşanmamıştı ve yatılı arkadaşların, o, duygusal yönlerini hiç anlamıyorlardı.

Altmışlı yılların ortasında, tanıştığım bu duygular, seksenli yılların ortasında; tekrar benimle buluşmuş oluyordu. Bu yatılı okullarla buluşma serüveni,  öğretmenlik yıllarımın bitimi olan; zamana kadar devam etti. O nedenle; yatılı olarak okuyan, öğrenci kardeşlerim, hep beni alıp; öğrencilik yıllarıma götürürdü.

Geçmiş zamanda; Benim için; ayrı bir yerleri vardı. Taaa… Öğrencilik yıllarımdaki arkadaşlarımı evimize götürerek misafir ederdim.   Onlara yakın olmaktan keyif alırdım. Onlara bir ev sıcaklığı sunmanın, bir görev olduğuna inanırdım.  Hatta, unutmuyorum; bazı arkadaşlar, bayram izinlerini bizim evde geçirirlerdi. Bu gelenek, mesleğimden ayrılana kadar devam etti.

Bunun bir görev olduğuna inandım. Hayat boyu bu inancım hep devam etti. O nedenle; sayısız arkadaşla yaşadığımız bu hatıraların,  beni alıp, bir yerlere götürmesi doğaldır.

Bir yıl var ki, bu dostlukların temelinin yıkıldığı bir yıl. Okulda yapılan tatsız bir boykot sonrasında, iki sınıf olan beşinci sınıfın bir nevi cezalandırılarak bir sınıfa indirildiği bir yıl. Evet siz ne derseniz deyin sebep olanların ALLAHA verecekleri bir hesapları mutlaka olacaktır. Yıl 1970, o kadar... Bir idarecilik başarısızlığı... Sürgün edilen insanlar, yıkılan hayaller... Cezalandırılan masum gençler...

Yaşadığım, onca anının derin izleri hep olmuştur.  Bu sayede, Gençliğimi, tüm gerçekliği ile hatırlarım. Kimi zaman hüzünlenir, kimi zaman sevinirim... Unutulmayan hatıraları yaşatan tüm arkadaşlarıma, dostlarıma yürekten selamlar...

Allah’a böyle dostlarla, yolumuz kesiştiği için; şükrederim…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Talha Gurbetçi Arşivi