Medyanın gücü

Gündem o kadar yoğun... Hangi birini aktaralım. Ülkemiz içerisinde çeşitli olaylar ve durumlar yaşanmaktadır. Olumlu, olumsuz bu olayları haber kanallarından takip ediyoruz. Olumlu olanlar için seviniyoruz. Olumsuz olanlar için, üzülüyoruz. Sonuçta, Bu Vatan toprağında beraber yaşıyoruz.
İletişim araçları sayesinde her olaydan anında haberdar olma şansımız var. Hatta Dünyadaki bazı olaylar bile; çok kısa zamanda haber kanallarına düşmektedir.
Ülkemizde bu durumu çok iyi bilen birileri, bunu fırsata çevirme çabası içerisindedirler. Meydanda olmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Kendi doğrularını ortaya koymanın en güzel metodu olarak, bunu uygulamaktadırlar.
Bu çabaları ile, toplumu yönlendirmeyi hedef almaktadırlar. Kendi yanlarına çekmeyi hedef almaktadırlar. Yahut, kendileri çok ses çıkararak; herkesin kendileri gibi düşündüğünü ifade etmek istemektedirler. Kendileri gibi düşünmeyenlerin üzerinde; bu yöntemle doğal bir baskı uygulama düşünceleri hakimdir.

Buna mahalle baskısı deyin, dışlama deyin, hazmedememe deyin, ne derseniz deyin...

Bu tür insanlar, kendileri çoğunlukta olmasalar bile; bağırarak, çağırarak, hatta değişik eylemler yaparak; gündemde kalmayı başarmaktadırlar. Son günlerde dini hal ve hareketlere saldırılar, alay etmeler, hatta anlamsız yere inançlara saldırmalar görmekteyiz. Neden? Bu çıkışlar bilinmez... Haram olan bir davranışa neden haram olsun? ÖYLE BİR durum yoktur çıkışları...

Bütün bunlar bu memleketi sadece kendilerinin sanmalarından kaynaklanmaktadır...

Kendileri azınlıktadır, ancak sesleri ve görüntüleri toplumun çoğunluktayız imajı vermeye yöneliktir. Toplumun çoğunluğunu sessiz kitleleri, etkileme çabası içerisindedirler. Sokak söyleşilerinde kendilerine göre ahkam kesenler, Bu Vatanı sahiplenenler, bu uğurda birilerini dışlayanlar, yok sayanlar, aldı başını gidiyor...
Ülkede yapılmakta olan, kendilerinin beğenmediği her uygulamayı; değişik mekanlarda, değişik yerlerde değişik eylemlerle protesto ederler. Devlet dairesinde marşlar söylerler... Stadyumda slogan atarlar, sokakta dikkat çekici eylem yaparlar... Olmadı birilerine saldırırlar... Bir yerleri yıkarlar, yağmalarlar...
Örgütlü ve düzenli çalışmaları için; yaptıkları bu eylemlerle, kendileri azınlıkta olmasına rağmen, çoğunluğun sesi imiş gibi; dikkat çekebilecekleri her mekanda, karşınıza çıkarlar. Evet, örgütlü ve düzenli dedim. Bu çok dikkat çekicidir. Böyle olduğu için, medya, sosyal medya, yazar-çizer takımı, hatta bazı sivil toplum örgütlerinden destek alırlar. Böylece amaç; seslerinin daha güçlü olduğunu ifade etmektir. Güçlerinin çok fazla olduğunu, çevreye kabul ettirmektir.

O nedenle, Sivil Toplum Örgütleri, çok önemlidir. Üye ve taraftar, Sayısı çok az olmasına karşın; bir hayvan sever derneğinin yaptığı basit bir eylem; gündeme bomba gibi düşer. Amma, günlerdir devam eden Annelerin eylemi, kimsenin dikkatini çekmez...
Evet , dernekler deyip geçmeyiniz... Sendika deyip geçmeyiniz... Çeşitli meslek grupları deyip geçmeyiniz... Medya, sosyal medya deyip, geçmeyiniz...
Bugün bu alanda örgütlü çalışmanın bedelini; sayıları az olmasına rağmen; sessiz çoğunluğa bu dernekler aracılığı ile yön vermeye çalışmaktadırlar. Tüm meslek grupları, tüm dernekler... Bunlar kendilerini sessiz çoğunluğun da; sesi kabul etmektedirler.

Çünkü, sessiz çoğunluğun sesini yeteri kadar duyuracak ne yapılanmaları, ne yeteri kadar sivil toplum örgütleri, ne meslek teşkilatları, ne de; medya desteği vardır. Üstelik örgütlü olarak çalışmadıkları için; birlikte hareket etme, birlik olma, birbirlerine destek olma gelenekleri de; yoktur. Üstelik cesaretleri de, sınırlıdır... Üstelik hak arama konusunda, fikri savunma konusunda sessizdirler...
Örgütlü çalışanlar ise; daha ses getiren daha diri ve canlı görünümlü, birlikte hareket eden, daha cesur davranan, sesli azınlıklardır...

Evet şimdilerde moda; Devlet idaresinin her yaptığı oluşuma, icraata, karşı çıkma eylemidir. Bu nedenle, bir bakmışsınız sokakta, bir caddede, bir kafede, bir stadyumda, bir toplu taşım aracında, hatta devlet dairesinde; birileri yanınızda avazının çıktığı kadar bağırmaya, marş söylemeye başlar... Neden? Çünkü, O bağırarak, ses çıkararak; kendinin çoğunlukta olduğunu ifade etmek istemektedir... Karşı tarafı susturmayı, yıldırmayı, hedef almışlardır.
Hadi bakalım, sessiz çoğunluklar, siz seslerinizi ne zaman çıkaracaksınız? Ülke hepimizin olduğuna göre; haklı ve doğru icraatların yanında olmak gerekmez mi?
Şairin dediği gibi; '' Biz, kısık sesleriz...''

Bu arada deprem şehirleri yeniden imar edilir. Kimse görmez... Savunma sanayi adım, adım ilerler, farkına varmazlar... Sokaklarda araba park edecek yer bulamazsın, açız, derler... Daire satışları devam eder, araba satışları zirve yapar, amma açlık edebiyatı da devam eder... Tüketim rakamları son yıllarda durmadan yükselir. Hiç düşmez... Sağlıkta reformu görmezler... Eski ve karmaşık, günleri özlerler... Milli gelir yükselir duymazlar... Batan bankaları, devlet kurumlarını, kaybolan yılları, bir gecede alınan 5 nisan gibi kararları, banka önünde beklenilen maaş kuyruklarını hatırlamazlar...

Ülke gündemimiz sadece bunlardan oluşmuyor. Allah bu Millete yardım eylesin... Bu günlerde Manevi havanın herkes tarafından teneffüs edilmesi en büyük dileğimizdir...

Bir not; Kalabalık bir yakın akraba toplantısında sohbet ediyoruz, konu hükümete dayandı hepsi muhafazakar kendi yakın çevrelerinden duydukları bilgilerle harmanlanmış görüşlerini paylaşıyorlar. Genel olarak emekli zamları, asgarî ücret üzerinde yoğunluk. Tabi eleştiri, akıl verme yol gösterme girişimleri ağırlıklı olmasına rağmen, bu yönetimin alternatifi olmadığını da vurgulanmaktadırlar. Sohbette fikirler tartışılıyor...

Ben bu hükümetin iyisine kötüsüne, doğrusuna yanlışına önem vermeden savunmam. Doğruya doğru, yanlışa yanlış derim... 70 yaşında emekli bir öğretmen olarak son elli yılın yönetimlerinden çektiğimiz ekonomik, siyasi, toplumsal, kültürel farklılıklardan dolayı, ikinci sınıf vatandaşlığı muamelesinden dolayı, çocuklarımın önüne konulan engellerden dolayı, yaşama biçimimize getirilen kısıtlamalardan dolayı, Demokles’in kılıcı gibi üzerimizde sallandığı o zorlukların, sıkıntıların, canımıza okumalarının, anamızı ağlatmalarını unutmadık. Bu nedenle belki de bu sıkıntıları yaşamadığımız bu iktidar zamanında yapılan uygulamaların hep iyi olmasını bekliyoruz. Ekonomik anlamdaki sıkıntıları bilmemize rağmen, destekleme konusunda insanlara dil döküyoruz..
Belki de, böyle bir hükümetin bu ülkenin yönetimine gelmesi, uzun yıllar verilmiş bir mücadelenin eseri olduğu için devam etmesini diliyoruz... Sürçü lisan olduysa affola...

.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Arslan Arşivi

Gelecek neslimiz KYK yurtları

23 Aralık 2025 Salı 09:14

Emeklilere zam asgari ücret beklentisi

10 Aralık 2025 Çarşamba 09:12

Tarihimiz bize ne anlatıyor

03 Aralık 2025 Çarşamba 09:22

Hayata Dair

21 Kasım 2025 Cuma 09:29

Okumak bilgi edinmek

10 Kasım 2025 Pazartesi 09:12

Karar verme yetkisinin güçle ilgisi

03 Kasım 2025 Pazartesi 12:27