
Orhan Arslan
Necip Fazıl Kısakürek Sivas Ziyareti
Sayın Cumhurbaşkanımızın zaman, zaman şiirlerini okuyarak, gündeme taşıdığı Rahmetli Üstad Necip Fazıl Kısakürek, ile ilgili daha önceden yazdığım hatıraları tekrar yayınlıyorum. Bu hatıraların aynısı, MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ Genel Merkezi tarafından Üstad Necip Fazıl’ın hatıraları diye kitap olarak yayınlandı…
Sivasta karşılama ve misafir etme gayreti günlerce sürdü. Tanıtımı için afişler asıldı. Megafonlarla şehrin tamamına duyrular yapıldı. Dile kolay en az günlerce süren bu yorucu çalışmanın merkezinde olan bir insandım.
En son Sultan Şehire ailevi nedenler ile yaptığım kısa ziyarette, Kadim Dostum Necaattin Çelik ile buluşturk. Eski günleri yad ettik. O, arada Necip Fazil Beyefendinin Sivas’ a gelmesi ve misafir edilmesi anında yaşanan hatıraları yad ettik. Çünkü Sivas gezisi onun için çok önemliydi. Bizzat egec bir dostumla yanında kaldığımız zaman ifade etti. Mutlaka yapacağı yeni eserinde Sivastan söz edeceğinden söz etti. Biz her zaman olduğu gibi her İstanbul ziyaretimizde kendisini ziyaret ederdik. Eserlerini tanıtma konusunda özel gayretimiz vardı. Öğretmenlik yıllarımızda öğrencilerimize takdim ederdik. Mübalağasız en az beş yüz adet kitabını öğrencilerime bedelsiz dağırmışımdır…
Ancak saygıdeğer dostumuz Necaattin bey, sivasta bu alanda bir yazı kaleme alındığını ve burada yaşanan olaylara birinci elden şahit olmayan bazı dostların açıklamalarda bulunduğu söyledi. Biz de Şehrimizin kültür hazinesine bir katkı olsun diye, tekrar kitapta yazılanları parça, parça makale olarak yayınlayacağım.
Ülke genelinde Üstadın tanıtımının, hayatının, Şairliğinin, dava adamlığının anlatıldığı çeşitli programlar yapılmaktadır. Herkes kendine göre değerlendirmelerde bulunmaktadırlar. Bu çaba içerisinde olan herkesi kutlarız. Çalışmalarının daim ve faydalı olmasını dileriz.
Ben başka bir açıdan olayı ele almak istiyorum. Necip Fazıl'ın eserlerinde de ifade ettiği gibi gençliğin yetiştirilmesi adına kimin ne yaptığı hesabıdır. Bunun dışındaki yazma, çizme, anlatma, Rahmetlinin tabiri ile gerisi çelik, çomaktır.
Kendisi hayatı boyunca tüm çaba ve gayretini inandığı dava uğrunda ortaya koymuştur. Çeşitli eserlerinde, makale ve şiirlerinde de ifade ettiği gibi çekmediği çile ve sıkıntı kalmamıştır. Ancak, Üstad, çektiği sıkıntı ve çilelerin kendisinden sonra gelecek olan nesillerin yetiştirilmesi için bir merhale olduğunu fark etmiştir. Bu uğurda o sıkıntılar ve çileler kendisine düğün, bayram gibi gelmiştir. Şikayet etmemiştir. Nerde kendini anlayan ve dinlemeye çalışan inançlı bir kadro veya genç gördü ise; oraya koşarak gitmiştir. Sağlığının müsaade ettiği kadar bu çalışmalara devam etmiştir. Amaç tek kelime ile bellidir. Büyük Doğu neslini yetiştirmektir. Bu uğurda gelen her sıkıntıya katlanmak gerekmektedir.
Bu açıklamalardan sonra bugün onun yolunda olduğunu söyleyen, davasına inandığını ifade eden, eserlerinden yararlandığını gündeme getiren insanların, gelecek nesillerin yetişmesi için neler yaptıklarını sorgulamaları gerekmektedir. Acaba Üstadın gösterdiği yolda hangi fedakarlıkları yapmışlardır. O neslin oluşması için hangi çaba ve gayretin içerisindedirler. Yoksa kuru, kuruya sevdiğini ifade etmek, beğendiğini söylemek, Büyük insandı, demek gibi hareketlerin, davranışların Üstadın yolunu çizdiği davaya ne faydası vardır. Böyle yapan insanların bir, çoğu yoksa farkında olmadan yapmış oldukları bu çalışmalarda Necip Fazıl, ismi üzerinden başka statüler mi kazanmak istemektedirler. Yahut bugün Necip Fazıl ismini anmak, yad etmek bir yarar sağlama konumuna mı getirilmek istenmektedir. İşin en acı tarafı Üstad, hayatta iken bir tane eserini bile okumayan, herhangi bir programına katılmayan, destek vermeyen insanların, hatta fikrini beğenmediğini belirten insanların bugün o sunumlarda görev almasıdır.
Rahmetlinin cenazesinde yaşananlar ise, tam bir garipliktir. Sıkıntılı bir süreç yaşanmıştır….
Neyse bu kadar açıklama yeter…
Üstadı anlamak en kaba tabirle onun inandığı davada ve yolda olmak demektir. Ömrünü vererek yetiştirmek için çalıştığı gençler gibi, gelecek nesiller yetiştirmektir. O gençlerin yetişmesi için gerekirse kendi hayatından, mesaisinden, maddiyatından, evinden, gelecek endişesinden fedakarlık etmek demektir. En önemli farklılığının İslam’ı anlama ve yaşama çabası olduğu ana fikrini kavramak demektir. Bu özelliklerden herhangi birisi sizde yoksa o zaman bu anmaların sizin için anlamı yok demektir. Her alanda bu kadroların yetiştiricisi, destekleyicisi, koruyucusu, taşıyıcısı olmanız gerektiğini bilmeniz şarttır. Her türlü kınanmalara, dışlamalara, kösteklenmelere rağmen, bu görevi yapmak gerekir.
Sahi, en son evinizde ya da işyerinizde, sofranızda fakir ve inançlı bir gence ne zaman yer ayırdınız? Kaç kişiye bu amaçla burs temin ediyorsunuz? En AZINDAN böyle bir amaçla çalışan gençlerin yanında oldunuz ve dualarınızla desteklediniz mi? Üstadın kaç tane eserini kaç kişiye hediye ettiniz. Fikirlerini anlatıpı, şiirlerini ezberlettiniz…Yoksa o muhteşem hayatınızda böyle şeylere ayıracak zamanınız mı yoktu? Yoksa tüm hayatınız değişik uğraşlar içerisinde devam ederken, her saniyesi ile sizi meşgul ederken, Üstadın uğrunda ömrünü verdiği davaya ayıracak zamanınız mı kalmadı? Üstelik o işleri kendine görev kabul etmiş arkadaşlarınıza, siz hala o işlerle mi uğraşıyorsunuz? Diye küçümsediniz mi? Aslında bu tavrınızla gerçek küçümsenenin siz olduğunun farkında mı sınız?
Evet ben sadece toplumumuzda yaşanan gerçekler açısından, birkaç tane örnekle ifade etmeye çalıştım. Yine Üstad’ın bir sözü ile bitirelim. Genç nesle hitaben, Tarihinle, inancınla, medeniyetiyle, kültürünle ‘’SEN BİR DEVSİN YÜKÜ AĞIRDIR DEVİN,, Diye taşıdığı değeri hatırlatıyordu. Biz de tekrar etmiş olalım…
Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselam;
Zaman ve mekân üstü biricik rejim, İslâm... NECİP FAZIL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.