
Şadiye Öztürk
EMEK İSTER…
Bu devirde iyi olmak da, iyi kalmak da emek ister… Yürek ister, fedakârlık ister. Çünkü iyilik yapmak, aslında zoru seçmektir.
Artık hepimiz neredeyse tamamen kendi hayatımıza odaklandık. Kendi derdimizle mücadele ediyor, kendi mutluluğumuzun peşinden koşuyoruz. Hal böyle olunca da ister istemez bencilleştik. Ne iyi haberleri ne de kötü anları paylaşmak istiyoruz. Eskiden bir derdimiz olduğunda akrabamıza, komşumuza koşardık; şimdi ise çoğu zaman hiç tanımadığımız birine, bir yaşam koçuna ya da psikoloğa anlatıyoruz sorunlarımızı.
Elbette bu meslekler çok değerli, saygıyı hak ediyor. Ama anlatmak istediğim şey başka…
Artık komşuluk da eskisi gibi değil, akrabalık da. Zaten yıllar içinde zayıflayan ilişkilerimiz, pandemi sürecinden sonra neredeyse tamamen koptu. Komşunu tanımıyorsun, akrabanla görüşmüyorsun. Tanımadığın için onların derdinden, ihtiyacından da haberdar olamıyorsun. Haliyle el uzatamıyor, yardım edemiyorsun. Yardım da isteyemiyorsun. Sonuçta ilişkiler kopuyor, insan yalnızlaşıyor.
Biz uzaklaştıkça çocuklarımız da akrabamızı, eşimizi, dostumuzu tanımadan büyüyor. Vaktimizin çoğunu sosyal medyada ya da televizyon karşısında geçiriyoruz. Ülkemizde ne olup bittiğini öğrenmek için açtığımız TV kanallarında karşımıza çıkan haberler mi? Cinayetler, kavgalar, dolandırıcılıklar… Güzel bir haber görmek neredeyse imkânsız. Aslında ülkemizde neler olup bittiğini öğrenmek istiyoruz ama öğrendiğimiz şeyler sadece olumsuzluklar oluyor.
Sonra bir topluluğa, bir sohbet ortamına gidiyorsun; “Belki içimi açarım, farklı şeyler konuşuruz” diyorsun. Ama orada da gündem aynı: kavgalar, cinayetler, ekonomik sıkıntılar, dolandırıcılıklar… Sanki bir umut kırıntısı bile kalmamış gibi. İster istemez soruyorsun kendi kendine:
“Bu kadar kötülük sadece bizim ülkemizde mi var? Bizim insanımız mı değişti?”
İçinden “İyi bir şeyler hiç mi olmuyor?” diye geçiriyorsun. Elbette oluyor, ama biz artık onları göremez olduk. Çünkü iyilik yapmak da, iyi kalmak da gerçekten zorlaştı.
Büyüklerimiz boşuna dememiş:
“Allah, iyi insanlarla karşılaştırsın.”
Yolda el kaldıran birini arabana bile alamıyorsun; güven kalmadı. “Acaba bana zarar verir mi?” diye düşünmeden edemiyorsun. Yardım isteyene yardım etmekten çekiniyorsun; “Acaba doğru mu söylüyor?” diye şüphe ediyorsun. Borç isteyene borç veremiyorsun; “Ya beni dolandırırsa?” korkusu aklına düşüyor.
Televizyondan, sosyal medyadan gördüğümüz onlarca olumsuz haber beynimize işliyor. Farkında olmadan bilinçaltımız etkileniyor ve artık ne iyi insanların var olduğuna inanabiliyoruz ne de birine iyilik yaparsak başımıza kötü bir şey gelmeyeceğine.
Kısacası…
İyilik yapmak istesen de korkuyorsun.
İyi kalmak istesen de zorlanıyorsun.
İşte bu yüzden, bu çağda iyi olmak da, iyilik yapmak da, iyi kalmak da emek istiyor… Yürek istiyor, fedakârlık istiyor.
Ne mutlu, az da olsa böyle kalmayı başaranlara.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.