Yılın en canlı zamanlarından birindeyiz; çünkü gurbetçiler geldi…

Bizim ilimizin en dikkat çeken özelliklerinden biri de gurbetçisinin çok olmasıdır. Özellikle yaz aylarında, yıllar önce göç etmiş ama çocukluğu, gençliği bu şehirde geçmiş insanlar yeniden memleket yollarına düşer. Genellikle 50 yaş ve üzeri olan bu kişiler, bir zamanlar çocukluk anılarını biriktirdikleri evlerine, köylerine, sokaklarına dönerler. Kimisi, annesinin çeşme başında su taşıdığı yolu görmek ister; kimisi, okulunun duvarlarına bir kez daha dokunmak.

Birçoğu, zamanında ekonomik nedenlerden dolayı mecburen ayrılmıştır bu topraklardan. Ancak kalpleri, hatıraları, kökleri burada kalmıştır. Yıllarca yaşadıkları şehirlerde tam olarak tutunamamış; gurbette hep bir boşluk hissetmişlerdir. İşte bu boşluk zamanla bir özleme, o özlem de bir dönüşe dönüşür.

Bazıları ana ocağını yeniden inşa eder. Emeklilikle birlikte, vaktiyle yapamadıklarını yapmak; yarım kalanları tamamlamak isterler. Yurt dışından dönenler de vardır elbette: Almanya’dan, Hollanda’dan, Danimarka’dan… Yıllarca çalışmış, birikim yapmış; ama tam olarak kopamamışlardır. Kesin dönüş yapamasalar da yılın birkaç ayını memlekette geçirmek isterler.

Gurbetçilerin gelişi şehrimize bir canlılık katar. Lokantalar, kafeler, alışveriş merkezleri hareketlenir. İstasyon Caddesi, geceleri adeta bir festival alanına döner. İnsanlar daha sosyal, şehir daha cıvıl cıvıl olur.

Ama her güzelliğin bir gölgesi vardır. Bu dönüşler, bazı sorunları da beraberinde getirir. İlçeye, köye gelen gurbetçilerle sürekli yaşayanlar zaman zaman karşı karşıya gelir. Su, elektrik, bahçe gibi kaynakların paylaşımı sıkıntı yaratır. Yerel halk, onları misafir gibi görüp kalıcı hak sahibi olarak kabul etmekte zorlanır. Şehir merkezinde ise farklı bir şikâyet yükselir: “Gurbetçiler geldi, her şey pahalandı!” Kimi ev almak için onların gitmesini bekler, kimi kafede yer bulamamaktan yakınır.

Gurbetçiler de tüm bunların farkındadır. Gönülleri kırılır, üzülürler. Bir yandan özlemle dönerler memleketlerine; diğer yandan “İstenmiyor muyuz?” hissiyle buruklaşırlar.

Oysa mesele, bir tarafın haklı diğerinin haksız olması değildir. Her iki taraf da kendi açısından haklıdır. Biri, yıllarca gurbette kalmanın hüznünü taşır; diğeri, yaşadığı şehrin değişmesinden rahatsız olur. Belki de asıl ihtiyaç, biraz daha anlayış; biraz daha empati…

Çünkü bu şehir, hem kalanların hem dönenlerin ortak yurdu. Ve belki de bizi biz yapan en güzel şey, bu ortaklık duygusudur.