
Ahmet Hasdemir
SESSİZ ÇIĞLIK
Siyasetin kısır döngüsünde bunalan milletimiz, tarihinin en karmaşık dönemlerinden birini yaşıyor desek abartmış olmayız. Sokaklardan evlere, her yerde aynı hayal kırıklığı yankılanıyor. Toplumun genelini kucaklayan bir memnuniyetten söz etmek mümkün değil. İktidar ve muhalefet, halkın dertlerine derman olmaktan çok, kendi çıkarlarını korumanın çabasına düşmüş durumda.
Ekonomiden dış politikaya kadar her alanda derin bir memnuniyetsizlik hakim. Enflasyonun altında ezilen vatandaş, geçim derdiyle boğuşurken, iktidarın "her şey kontrol altında" söylemleri inandırıcılıktan uzak kalıyor. İşsizlik ve yoksulluk, toplumsal sorunları derinleştiriyor. Göç ve nüfus dengesizlikleri aile yapısını zayıflatırken, toplumsal değerler de aşınıyor. İktidar, bu sorunlara somut adımlar atmak yerine, sürekli geçmişi suçlamayı veya göstermelik çözümleri tercih ediyor.
Muhalefet ise bu tablodan faydalanmak yerine, kendi iç çekişmeleriyle, hırsızlarını aklamayla meşgul. Halkın sorunlarına çözüm olacak bir vizyon sunamıyorlar. İktidarı eleştirirken bile samimiyetten uzak, sokak ağzıyla düşük seviyede, marjinal bir muhalefet yaparak kendi hiziplerini koruma telaşındalar. Vatandaş, bu durumu "Herkes kendi çıkarını kurtarmaya çalışıyor" diyerek özetliyor. Adalet sistemi, siyasi hesaplaşmaların aracı haline gelirken, sıradan vatandaş adaletsizliğin pençesinde çaresiz kalıyor, mumla adalet arıyor.
Ne iktidarın ne de muhalefetin bu sorunlara çözüm üretebildiğine, üretebileceğine olan inanç gittikçe azalıyor, tükenmek üzere. Bu karanlık tablodan çıkmak için hem iktidar hem de muhalefet, vatandaşı duymalı, sesine kulak vermeli. Ekonomik krizle mücadele için şeffaf, uzun vadeli ve halkı destekleyen politikalar hayata geçirilmeli. Bu kadar başı bozuk piyasada kimsenin ayakta kalması mümkün değildir. Özellikle yargının bağımsızlığı mutlak sağlanmalı ve hukukun üstünlüğü, söylemde değil uygulamada gösterilmeli. En önemlisi siyasi partiler kutuplaştıran söylemleri bırakıp, halkın temel sorunları etrafında uzlaşma zemini aramalı.
Türkiye, siyasetin bu kısır döngüsünden ancak samimi bir özeleştiri ve vatandaş odaklı milli politikalarla kurtulabilir. İktidarın yirmi beş yıl önce söylediği “kutsal devlet değil, vatandaşına hadim devlet” anlayışına acilen dönülmeli. Vatandaşına kör ve sağır kalan iktidar ve muhalefet, bu sessiz çığlığı görmez ve duymazsa, bizi uçurumun kenarına sürükleyecek. Allah korusun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.