
Şadiye Öztürk
DIŞ GÖRÜNTÜ
Dış görünüş, bizim ülkemizde ne kadar önemli…
Bir topluma girdiğimizde, biriyle tanıştığımızda, hatta yolda yürürken bile insanları kıyafetlerine ve hareketlerine göre gruplandırırız. Bunun ne kadar doğru olduğu tartışılır; fakat yanılma payımız da bir o kadar yüksektir.
Toplumumuzda dış görünüş öyle bir mevzu ki, çoğu zaman kelimelerden, fikirlerden, hatta gerçeklerden bile daha çok konuşur.
Mesela bir cenaze evine gittiğimizde, Kur’an-ı Kerim okunacaksa önce şöyle bir bakarız; kim daha çok tesettürlü, hemen ona teklif ederiz. Ya da bir soru sorulacaksa, cevabı ondan bekleriz. Belki yanındaki kişi daha bilgili, ancak biz dış görünüşe bakarak karar veririz.
Bir ortama girdiğimizde de benzer bir durum yaşanır. Takım elbiseli ya da giyimine özen gösteren birini gördüğümüzde, ona daha çok ilgi gösteririz. Hemen aklımızda “Mutlaka bir kurumda idarecidir” ya da “Maddi durumu iyidir” gibi varsayımlar oluşur. Durum böyle olunca; bilgiye, tecrübeye, ilme ve kendimizi geliştirmeye ayırmamız gereken maddi-manevi imkânlarımızı, dış görünüşe harcamaya başlarız. Sohbet edip tanımadan, iç güzelliğine bakmadan, sadece görüntüsüyle o kişi hakkında hüküm veririz.
Giyim tarzına bakarak birinin çok ahlaklı, çok dindar, çok modern, çok çağdaş veya çok bilgili olduğuna bile karar verebiliyoruz. Ekonomik durumu, kullandığı telefona ya da bindiği arabaya göre tahmin etmek belki anlaşılır bir durum olabilir. Ancak bilgeliği ve kültürü, dış görünüşe bakarak değerlendirmek bana göre pek mantıklı değil.
Bu algı yüzünden insanlar, kendi ekonomik gücünün üzerinde araba, telefon veya kıyafet alıyor. Hatta sağlığını riske atıp dış görünüşünü değiştirmek için merdiven altı ameliyatlar ve estetik operasyonlar yaptıranlar var. Bir insan, dış görüntüsü uğruna nasıl sağlığını, hatta canını riske atar, anlamak mümkün değil. Üstelik güzellik anlayışımız da değişti. Kim, nerede, ne kadar estetik yaptırmış; bunları konuşur olduk. Nereye baksanız, birbirine benzeyen yüzler görmeye başladık.
Artık güzel olup olmadığımızı, ekonomik durumumuzu dış görünüşe göre değerlendiriyoruz. Geçenlerde yurtdışından izine gelen bir arkadaşımın anlattığı olay, bunun çarpıcı bir örneği… Bir mağazadan bir şey aldım, fiyatını ödedim ve çıktım. Arkadaşım ürünü çok beğendi, aynı gün gidip aynısını aldı. Ne kadar ödediğini sorduğumda, benim ödediğimin yarısını ödediğini söyledi. Üstelik ürün birebir aynıydı. Şok oldum ve kendimi çok kötü hissettim. Meğer satıcı, onun yurtdışından geldiğini anlamış ve fiyatı ona göre belirlemiş. Bu hem çok ilginç hem de bir o kadar üzücü.
Belki bu hep vardı; ancak insanlar eskiden biraz daha perde arkasında yaşardı. Şimdi herkes açık açık yapıyor. Kısacası, tam anlamıyla bir “Ye kürküm ye” devrinin içindeyiz. Ve bu devrin en büyük zararı, görüntüye bakarken gerçeği kaçırmamız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.