Şadiye Öztürk

Şadiye Öztürk

İSRAF BİR HASTALIK MI?

İsraf deyince aklımıza ilk gelen şey, çöpe atılan yiyecek ve içecekler olur. Elbette bu da israftır; ancak asıl israf, bir kaynağın ya da malzemenin gereksiz yere harcanması, boşa gitmesi ve aşırı tüketimdir.

Türkiye, dünya genelinde kişi başına en fazla gıda israfı yapılan 10 ülke arasında 3. sırada yer almakta.

İhtiyacımızdan fazla aldığımız yiyecekler, özellikle sıcak yaz günlerinde hemen bozuluyor ve çöpe atılıyor. Fazla aldığımız içecekler de aynı şekilde israf oluyor. Hele ki savaşta mağdur olan, açlıktan ölen çocukları düşündüğümüzde bu israfın vebalini daha iyi anlıyoruz.

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın raporuna göre en büyük israf, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılmakta. Ancak ben bu konuya değinmeyeceğim; çünkü bu, beni aşan bir mesele. Yine aynı şekilde, davetlerde, lüks otellerde, tatillerde ve açık büfelerde yapılan israfa da girmeyeceğim.

Benim asıl yazmak istediğim konu, bireysel israf.

Yani hepimizin günlük hayatında farkında olmadan yaptığı israf. Zaman israfı, giyecek israfı, yiyecek israfı, içecek israfı, enerji israfı, su israfı… Artık evlerde o kadar çok gereksiz ve sağlıksız ürün kullanıyoruz ki! Bir kez kullanıp attığımız peçeteler, ıslak mendiller, temizlik havluları… Ayrıştırılmayan cam ve plastikler… Dolmadan çalıştırılan bulaşık ve çamaşır makineleri… Tüm bunlar hem enerji hem su israfına neden oluyor.

Belki çoğumuz şöyle düşünüyoruz:

“Ben parasını ödedikten sonra kimi ilgilendirir?”

Ama durum öyle değil. İsraf sadece bireysel bir mesele değil; ülke ekonomisine, hatta dünya ekonomisine ve doğaya büyük zarar veriyor.

Biz israfa o kadar alışmışız ki bunları artık israf olarak bile görmüyor, tasarruf yapma gereği duymuyoruz. Oysa israf sadece ekonomiyi değil; sosyal dengeyi ve aile yapısını da alt üst ediyor.

Aldığımız giyeceklerin birçoğu gereksiz. Hatta bazılarını hiç giymiyoruz bile. Sadece bir kez giymek için aldığımız abiye kıyafetler buna güzel bir örnek.

Arabamız varsa ki artık çoğu ailenin var yürüme mesafesindeki yerlere bile arabayla gidiyoruz. Gereksiz yakıt harcıyoruz. Bu da hem doğaya hem sağlığımıza zarar veriyor. Oysa yürümek, en güzel spor. Ama biz tembelliğe yenik düşüp arabayı tercih ediyor, hem trafiği yoğunlaştırıyor hem de doğaya zarar veriyoruz.

İsraf, aynı zamanda insanlar arasındaki ekonomik dengeyi de bozuyor. Kıskançlığa sebep oluyor. İnsanlar, birbirlerinden görerek, imkânları olmasa bile ihtiyaç dışı harcamalara yöneliyor. Bu da aile içinde huzursuzluğa neden oluyor.

Bizim inancımıza göre Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Zira Allah israf edenleri sevmez.”

Buna rağmen, günlük hayatımızda çoğumuz gereksiz harcamalar yapıyor ve bu hastalığa evet, israf artık bir hastalık haline gelmiş durumda katkı sağlıyoruz.

Hayatımızda bu kadar israf varken hepsine engel olmamız mümkün olmasa bile, çocuklarımızı bu bilinçle yetiştirmek, israfı önlemek için atacağımız en büyük adım olur. Bu konuda hem devlet eliyle okullarda eğitim verilmesi hem de ailede çocukların bilinçli yetiştirilmesi gerekiyor.

Ancak bana göre en etkili çözüm, ailenin bu konuda çocuklarına iyi örnek olmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadiye Öztürk Arşivi

TATİL BİR İHTİYAÇ MI?

23 Temmuz 2025 Çarşamba 11:46

HAYALLER VE GERÇEKLER

16 Temmuz 2025 Çarşamba 11:09