Sivas, tarihi, kültürü ve insanıyla Anadolu’nun en kadim şehirlerinden biridir. Bu köklü şehrin hak ettiği yönetim, sadece makamda oturan değil, şehre ruh katan, halkla bütünleşen bir valilik anlayışıyla mümkündür. Yaklaşan valiler kararnamesiyle Sivas’a atanacak yeni valinin, bu şehrin potansiyelini ortaya çıkaracak, halkın gönlünde taht kuracak özelliklere sahip olması hepimizin ortak temennisidir. Peki, Sivas için ideal bir vali nasıl olmalı? İşte bu soruya cevap ararken, hem insanımızın beklentilerini hem de Sivas’ın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak bir çerçeve çizmek istedim.

Sivas’a vali olacak kişi mümkünse daha önce bu topraklarda görev yapmış, şehrin havasını solumuş, insanını tanımış biri olmalı. Belki bir zamanlar Ulaş, Doğanşar, Yıldızeli, Şarkışla, Zara, Kangal, Suşehri ya da Divriği’de kaymakamlık yapmış; kırsalı, şehri ve taşranın gerçeğini bilen biri olmalı. Bu konuda danışan olursa isim de verebilirim.

İlk valilik heyecanı, makamın getirdiği sorumluluğu daha derinden hissettirir. Yeni bir başlangıç, valinin kendini şehre adama arzusunu körükler. Hele ki bu kişi, daha önce Sivas’ta kaymakamlık yapmışsa, elbette büyük bir avantaj sağlar. Sivas’ın köylerini, ilçelerini, insanlarının sıcaklığını ve dertlerini kaymakamlık yıllarında tanımış biri, valilik koltuğuna oturduğunda yabancılık çekmez. Sivaslıyı bilen, onun dilinden anlayan, çay ocağında esnafın, köyde çiftçinin derdini dinleyebilen bir vali, şehrin nabzını tutar. Bu durum, geçmişte Sivas’ta kaymakamlık yapmış ve ardından valilikte başarılı olmuş isimlerin ortak özelliğiydi. Onların çalışma ofislerinin ışıkları gece yarılarına kadar sönmezdi; bu, hem çalışkanlıklarının hem de şehre duydukları bağlılığın bir simgesiydi.

Akademik unvanlar, elbette saygıyı hak eder, sorun yok, olsa iyi olur. Ancak Sivas gibi samimiyetin ve içtenliğin ön planda olduğu bir şehirde, doktora yapmış, akademik kibre kapılmış bir vali yerine, iyi bir idareci olmayı öncelik bilen bir yöneticiye ihtiyaç var. Teorik bilgi değil, pratik çözümler üreten; makam odasında rapor okumaktan çok sahada, halkın arasında vakit geçiren, kriz yöneten, bürokrasiyi etkin kullanan, kaynak oluşturup, yöneten bir vali, Sivas’ın sorunlarına daha hızlı çare bulur. Makamı ne olursa olsun sabah sekiz, akşam beş mesaisi yapan bir yönetici, bu şehrin dinamizmine katkı sunamaz, ayak uyduramaz. Gece gündüz demeden çalışan, şehrin her köşesine ulaşan, icabında düğünde halay çeken, cenazede salın altına giren bir vali, Sivas’ın ruhuna dokunur.

Sivas’a gelecek valinin öncelikle vizyon sahibi olması şart. Sivas, tarımı, gelişen sanayisi ve turizmiyle büyük bir potansiyele sahip. Vali, şehrin ekonomik kalkınması için yerel iş insanlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle iş birliği yapmalı. Göstermelik değil, yürekten, elini taşın altına koyarak yapmalı. Sivas’ın termal turizmine ya da tarihi değerlerine yönelik ulusal ve uluslararası projeler mutlaka geliştirilmeli. Başka marka değerler oluşturmak zorundayız, vali öncülük etmeli, sahip çıkmalı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ideal vali tanımında çizdiği profil son derece nettir: Halka yakın, çözüm odaklı, adaletli ve erişilebilir… “Valiler, milletin hayır duasını almalı” derken kast edilen budur.

Son olarak, amacım kimseyi eleştirmek değil, Sivas’ın geleceği için bir temenni sunmak. Bugüne kadar bu şehre emek vermiş valilerimize minnettarız. Ancak Sivas’a gelecek yeni valinin, bu kadim şehirde sevgiyle anılması ve gönüllerde iz bırakması için bu toprakları bir “görev yeri” değil, bir “yuva” gibi kucaklaması şart. Sivas’ı yalnızca bir basamak olarak görenler, bu şehre hak ettiği değeri sunamaz. Sivas’ı yürekten seven, onun tarihinden ve insanından gurur duyan, burayı bir yaşam alanı olarak benimseyen bir vali, bu şehrin geleceğine altın bir sayfa ekler.

Unutmayalım, Sivas’ın eski valilik binasının üst katındaki ışıklar, sadece bir lambanın değil, bir yöneticinin şehre olan tutkusunun göstergesiydi.