Kasım DEMİR
ZENGİN ADAMIN FAKİR KOMŞUSU
Bir mahallede çok zengin bir adam vardı. Bu adamın adı da Bahtiyardı. Evlerinin, bahçelerinin sayısı belli değildi. Geliri su gibi akıyor, bahçelerinde, tarlalarında bin bir çeşit sebze, meyve, arpa, buğday ekilip biçiliyordu.
Adının Bahtiyar olduğunu söylediğimiz bu adamın hiçbir eksiği yoktu. Aksi gibi çevresindeki bütün komşuları da çok fakirdi.
Zengin adam altınlarını sayarak değil, buğday gibi tenekelerle ölçerken, bunu gören fakir komşuları hasretle yanıyor, yarı aç yarı tok yaşıyorlardı.
Bu fakir komşulardan birinin çok aksi, terbiyesiz, sivri dilli, sabırsız ve şükürsüz bir karısı vardı. Her fırsatta kocasına hakaret eder, onu aşağılar, her zaman bulunduğu durumdan şikâyet ederdi.
Bir gün gene bu huysuz kadın, bayramlık ağzını açmış kocasına şöyle bağırıyordu:
- Hey bal vermeyen arı! Senin gibi bahtsız başka bir adam var mıdır acaba?
Eşek arısı gibi iğneden başka bir şeyin yok.
Bedava bir eğlence bulmuşsun, benimle eğleniyorsun.
Git de komşulardan erkeklik öğren.
Ben de para pul isterim. Ben de yiyecek içecek isterim. Ben de allı yeşilli giyecek isterim. Ben yalnız zevk için kullanılacak bir kadın değilim.
Komşunun altını, gümüşü, mal mülkü her şeyi var. Evini barkını ne güzel geçindirip gidiyor. Sen niçin onun gibi zengin olamıyorsun?
Karısının bu terbiyesiz ve azarlayıcı sözlerini işiten temiz kalpli fakir adamın davul gibi bomboş olan bağrından bir feryat yükseldi ve karısına dönerek şöyle dedi:
-Hanım hanım bana bak bana!
Benim elimde güç kuvvet yoktur. Hangi güç ve kuvvetle kadere karşı gelinir?
Eğer elimde böyle bir güç ve kuvvet olsaydı ben de kendimi şu komşu Bahtiyar gibi, bahtiyar etmez miydim?
*Şeyh Sadi Şirazi Hazretlerinin Bostan adlı kitabından sizin için hazırladık
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.