Dünya İnsânî Zirvesi. ?Acıya sessiz kalmayın!?

8 yıl önce

Nasıl ki insanın kendi özel hayatı bazen mutlu, sağlıklı, bazen de hasta, sıkıntılı, kimi zaman da acılar ve üzüntülerle dolu ve başka tabirler kullanaraktan da tarif edebileceğimiz şekilde heterojen ise; en küçük beşeri topluluktan en büyüğüne kadar da, aile, millet ve dünya insanlığı olaraktan da hayat, benzerî bir şekilde değişkendir. İşte bu değişmeyen hakikati dikkate alarak, Hazreti Yusuf’un rüya tâbiri misâli, mutlu ve müreffeh olunan dönemlerin kıymeti bilinmeli ve gelecek için iyi değerlendirilmelidir. Günümüz dünyasının sosyal manzarası hiç de iç açıcı değil. Bir tarafta zengin ülkeler obezite ile mücadele ederken, diğer tarafta açlıktan ölen milyonlarca çocuk/kadın/insan manzaraları. Bir tarafta sürekli savunma sanayiine yatırım yapan, özellikle Batı Asya’nın ortasında, tilkilere bile pes dedirtecek savaş taktikleri ve fitne mühendislikleriyle bizim de içinde bulunduğumuz bu bölgeyi kan ve gözyaşına bulayan ve bunu üstünlük ve kudret zanneden, sözüm ona gelişmiş ülkeler ve onların câhil kâtilleri; diğer tarafta, bunların tuzak ve zulümleriyle perişan olmuş mazlumlara sahip çıkmaya, onların maddî ve manevî yaralarını sarmaya çalışan ülkeler ve onların erdemli merhametli milletleri ve devlet adamlarının sergilediği insânî manzaralar. Bütün bu menfî gidişata ve acıya rağmen, süratle değişen dünyaya, özellikle teknoloji, siyaset ve strateji/sevkulceyş alanlarında ziyadesiyle ayak uydurabilen ve her alanda 79 milyon insanıyla hızla kalkınan milletimiz ve devletimiz; hem dâhilî ve hâricî hasımlarıyla ve düşmanlarıyla mücadele etmekte, hem mazlumların imdadına yetişmeye çalışmakta ve hem de süratle kalkınmaya devam etmektedir. Bu hiç de kolay bir iş değildir. İnsânî dik duruşumuzun teminatı, dinî/millî birlik şuurumuzdur ve bu manada en çok sahip çıkmamız ve daha da pekiştirmemiz gereken de, aidiyet ve mesuliyet duygumuzdur. Bizim mazimizde zulme, açlık ve susuzluğa, kimsesizlere, muhtaçlara seyirci ve sessiz kalmak yoktur. Dünya genelinde bu günkü duruma bakıldığında, sayıları hiç de azımsanmayacak kadar insanın ve devlet adamının madde, para ve kültürel emperyalizmden yana olan ve insana kıymet vermeyen bencillik algısının değiştirilmesi, sayılarının her geçen gün azaltılması; zulme ve acılara sessiz kalamayacak olan, insânî algılara sahip insanların ve devlet adamlarının sayılarının da her geçen gün artırılması gerektiğini, acilen düşünmek ve keşfetmek gerekiyordu. Böyle de oldu ve Allah’ın yardımı ve inayetiyle son yıllarda gittikçe sıklaşan bir şekilde, genellikle ilk’leri ve en’leri icra eden Devletimizin, İdarecilerimizin merhameti ve tesiriyle, bu gaye ile olacak ki, Birleşmiş Milletlerin tertiplediği, “Dünya İnsânî Zirvesi” adıyla, yani dünya çapında en yüksek seviyede bir toplantı düzenlendi. Bu büyük toplantıya Türkiye’nin ev sahipliği yapmış olması elbette ki tesadüfi değildir. Adeta Dünya mazlumlarının, mağdurlarının ve kimsesizlerinin hem milletler ve dindaşlık bazında ve hem de fertler bazında yegâne umudu ve lideri konumunda oluşumuzun, bu ev sahipliğimizde çok mühim bir rolü vardır.      Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı bu zirveye 60 devletin doğrudan iştirak ettiği, 120 devletin temsilci bulundurduğu, 193 üyeli Birleşmiş Milletlerin 180 üyesinin devlet veya hükûmet başkanının yahut bakan seviyesinde vb. temsilcinin katıldığı bilgisi, haber neşriyatında yer aldı. Bu gün itibariyle yeryüzünde 130 milyon insanın, insânî yardım beklediği, 60 milyon insanın da kendi evini terk etmek zorunda kalmış olduğu, bu zirvede gerek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve gerekse Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından resmî olarak dile getirildi. Türkiye’nin ve de bünyesindeki çeşitli legal yardım kuruluşlarının, 140’tan fazla memlekette mazluma, yetime, öksüze, mağdura, aç ve susuz kalmışa, kimsesizlere yardım ettiği, kapılarını açtığı anlatıldı. Harcamaların millî gelire nisbetle hesabı neticesinde, Türkiye’nin, “en cömert ülke” olduğu belirtildi. Bütün bu cömertliklere ve harcamalara, terörle ve teröristlerle mücadeleye rağmen; her alanda ilerlemeye devam ediyor olmamızın izahı: Allah’ın, “Zerre kadar iyilik yapan da, zerre kadar kötülük yapan da, hem bu dünyada ve hem de âhiret hayatında mutlaka karşılığını görecektir.” şeklindeki vaadinde vardır. Zulme ve acılara sessiz kalamayacak, İslâmî, dolayısıyla insânî algı ve aidiyet duygusuna ve bu mânâda mensubiyet şuuruna sahip erdemli ve basiretli çalışkan insanların ve devlet adamlarının sayılarının her geçen gün artırılabilmesi, aynı zamanda bir terbiye/eğitim meselesidir. Bu meselenin halline ailede başlanmalı, okullar bu terbiyenin besleyicisi ve geliştiricisi olmalıdır. Bu vesileyle de, yeni Millî Eğitim Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ Bey’e üstün muvaffakiyetler temenni ediyorum. Allah utandırmasın.      

YAZARIN DİĞER YAZILARI