Zorluk ve sıkıntılar, birlik ve mücadele olmadan aşılabilir mi?

8 yıl önce

Hakk ile, bâtılın ve küfrün mücadelesinde, bâtılın galip gelmesi ne zaman mümkün olmuş ki, bu gün de olsun?

Allah’a tam ve kuvvetli bir îman ve teslimiyet ile hakkın mücadelesine, hiç gevşemeden ve en küçük taviz bile vermeden, takva ve sâlih amel ile devam ederken; akıl, adâlet, azim, cesaret, metanet, mazlumlara karşı merhamet ve şefkat, zâlimlere karşı kudret ve harp hilesi ve heybet silahlarını kullandığımız sürece; birlik ve beraberlik şuurumuzu koruyup geliştirdiğimiz, feraset ve istişare ile hareket ettiğimiz ve basiretli davrandığımız müddetçe; çocuklarımıza, gençlerimize, askerimize, polisimize, gazilerimize, şehitlerimizin yakınlarına, fakirlere, çaresizlere, kimsesizlere ve dolayısıyla 78 milyon olarak birbirimize, bize sığınanlara ve ülkemiz dışındaki kardeşlerimize de, can-ı gönülden sahip çıktığımız ve destek verdiğimiz, üzerimize düşen vazifeleri en iyi şekilde yapmaya devam ve gayret ettiğimiz takdirde; Allah’ın vâdettiği mükâfata, her zaman olduğu gibi nail olacağız ve olmaya da devam edeceğiz İnşallah.

Hak ve adâletten yoksun, İlahî ve insânî gerçeklere aykırı, bâtıl zihniyet; inkârcı, şükretmeyen, açgözlü, doymak bilmeyen, kendi menfaati için hak hukuk gözetmeyen, insan kanı ve gözyaşı dökücü kaba saba, merhametsiz, kötü ahlâklı ve küfür ehli zâlim insanların, liderlerin ve örgütlerin; kötü emellerinden vazgeçmedikleri ve Hakk yolunu seçmedikleri sürece; Allah’ın vâdettiği üzere, galip gelmeleri asla mümkün olmamıştır ve olamayacaktır İnşallah. Çünkü, böyle bir şey insanlık tarihi boyunca da hiç mümkün olmamıştır zaten.

Bu cehalet, batıl ve küfür ile mücadele ederken, en çok dikkat etmemiz ve hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken şeyin; onların hilesine ve tuzağına aldanmamak, birbirimizle kavga etmemek veya savaşmamak, birbirimize zarar vermemek, birbirimizin kanını ve gözyaşını dökmemek olduğunu, asla ve asla unutmamalıyız. Çünkü bu zâlimlerin bizim üzerimizde en çok denedikleri savaş hileleri, bizim dînî ve insânî hissiyatımızdan ve hassasiyetlerimizden de istifade ederek, bizi birbirimize kırdırmaktır.

  Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz büyüktür, kudretlidir, güçlüdür. Hasımlarımızın cahilliği, korkaklığı, zayıflığı ve zâlimliği; insânî olmayan hırslarından, ebedi hayata dair tam manasıyla bilgi sahibi olmamalarından ve bu manada İlâhî olmayan inançlarından kaynaklanmaktadır.

Şu hiç değişmemiş ve değişmeyecek olan bir gerçektir ki, galibiyet için sadece silahlar ve çokluk yeterli değildir; kâmil îman ile sadakat ve onun sağlayacağı Nusret, mutlaka gereklidir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de geçen, “…Allah’a mülâki olacaklarına (kavuşacaklarına) kanî olanlar ise şu cevabı verdiler: Nice az bir cemiyet (topluluk), çok bir cemiyete Allah’ın izniyle galebe çalmışlar (galip gelmişler). Allah sabır ve sebat edenlerle beraberdir.””[Bakara 249] inancıyla çok çalışmak ve mücadeleden asla vazgeçmemek, Allah’ın izniyle bizi sürekli muzaffer kılacaktır.

“Hakk ve Adâletten yana olanların, bizim inandığımız gibi inanmayanların, bizim düşündüğümüz gibi düşünmeyenlerin sayısı giderek ne kadar artarsa artsın, nasıl olsa biz onları şiddet ve savaşla ya öldürür yok ederiz, ya da köle olarak kullanmaya devam ederiz ve böylece hegemonyamızı devam ettiririz” diye düşünen cahillerin, dökmeye devam ettikleri kan ve gözyaşı giderek artmaktadır. Lakin onların bu tavrı, düşünmesini ve ibret almasını bilen mütedeyyin insanların sayısını daha da artırmaya devam etmektedir.  

Ey nankör câhil gâfiller, şunu iyi biliniz ki; masumların kanını dökerek, katlederek onların sayılarını azaltmaya çalışmanız beyhude. İnsanlık tarihinin dürüst yazarları, sizin gibi düşünenlerin hüsrana uğradıklarını, yeryüzünün onlara dar geldiğini, çokluk zannettikleri değersiz insanlarıyla birlikte geriye dönüp kaçtıklarını, hep yazmıştır ve yazmaya devam edecektir.

Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyuruluyor: “Yemin olsun ki, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.”[Tevbe/25]

Yeryüzü bütün insanlara yetecek kadar büyük, çalışan insan için rızık bol ve zengin olmak kolay, nankörlük etmeyin. Sulh/barış içinde huzurlu ve mutlu yaşamak varken; insanları dininden, mezhebinden, ırkından dolayı katletmek veya fitne çıkartıp birbirine öldürtmek, cahil katillere çok büyük zararlar verecek. Allah (C.C.) her şeyi görüyor, duyuyor ve biliyor.

Şehit askerlerimizi, polislerimizi, bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum; onların manevî şahsiyetlerine saygılarımı sunuyorum.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI